CUMHURSUZ CUMHURİYET

M. Çetin BAYDAR
cetinbaydar@gmail.com


27.10.2008
Cumhursuz “Cumhuriyet”


“Diktatörlük. bir devrimi korumak için kurulmaz; bir diktatörlük kurmak için devrim yapılır”* George Orwell Yağmur Yayınevi 1984 s. 263 Hukukun üstünlüğü açısından bakılacak olursa, 1908 yılında ilân edilen Meşruti Yönetim, halk irâdesini, 1923 sonrasına nispetle daha çok yansıtmaktaydı.
Halkoyu ile seçilmiş bir meclis, bu mecliste temsil edilen farklı siyasi görüşler ve bu görüşleri çatısı altında barındıran partiler, Osmanlı Meclis-i Meb’usânı’ndaki çok sesliliği besliyordu.
Osmanlı Padişahları, Kanun-i Esâsi gereği meşrûtî birer hükümdardı. Yasama, yürütme ve yargı konusundaki Padişah Yetkileri, bugünkü Cumhurbaşkanlığı yetkileri kadar bile değildi.
1923 Cumhuriyeti’nin, hangi ölçüde ‘Cumhurun Sesi’ olduğu, bu yönetim tarzında, tepe noktaya kimlerin tırmanabildiği keyfiyetinde aranabilir.
“SEÇ! SENİ SEÇECEK OLANI” İŞTE SANA “CUMHURUN SESİ!”
Mustafa Kemal’in bu formülü Cumhuriyeti ilan edecek meclisi oluşturacaktı. Formül ancak tek bir fire vererek başarıya ulaşacaktır .

Fire: KADİRBEYOĞLU ZEKİ BEY’DİR(*)
Şimdi onun için yapılan tanıklığa başvuralım:
İlk intihâb için Kelkit Kazâsı'na emir verildi.
Süvari, seyyar jandarma taburu kaza merkezini hata ederek (kuşatarak) tabur kumandanı bir müfreze ile ayrıca belediye dâiresini çevirip kendisi de içeri girdi.
Aynı zamanda Jandarma Kumandanı, Kaymakam 'Vekili tedbir alarak o da Belediye dâiresine dâhil oldu. Müntehib-i sânîler de tamam olduğundan Belediye Reisi Hacı Alâeddin Bey merhum ayağa kalkarak:
"-Büyük misafirlerim, biz şimdi meb'us intihabına başlayacağımızdan, sizlerin belediye dâiresinden lütfen çıkmanızı rica ederiz.
Arzu buyrulur ise, yanımızdaki ufak odada oturunuz" demesi üzerine, süvari binbaşısı ile Kaymakam Vekili olan Jandarma Kumandanı:
"-Biz buraya intihabı yaptırmak için geldik, intihâb bizim yanımızda yapılacak ve her müntehib-i sânî-in yazdığı veyahûd yazdıracağı pusulaları göreceğiz, Hükümet'in istedikleri adamlardan başka hiç kimseye oy verilemez" dediler.
Açık ve sarih tehdid karşısında Belediye Reisi Hacı Alâeddin Bey merhum:
- Efendiler, bizim elimizdeki intihâb kaanununda sizlerin bulunacağına dâir hiçbir kayıd yoktur ve halk da kendi vekilini kendisi seçeceğine ve buna karışanların ağır cezalara çarptırılacağına dâir maddeler de vardır.
Hükümet istediğini yapacaksa, daha bu ahâliyi aylardan beri köylerinde niçin tedirgin edip, bu mahsul zamanı yerlerinden oynattınız. Kaza İdare Meclisi kararı ile yapılır, biterdi. Biz de bu eziyetlere katlanmazdık. Ben sizi, burada bırakamam. Elimdeki kaanun da bunu emrediyor."
Binbaşı ve Jandarma Kumandanı:
"-Biz emir aldık. Müntehib-i sânîler Hükümet'in gösterdiği zevata reylerini verecek. Vermedikleri takdirde biz verdirteceğiz. Başka münâkaşa istemez" diyerek kesip atarlar. Bunun üzerine Hacı Alâeddin Bey:
"-Madem ki böyle emir aldınız. Böyle arzu ediyorsunuz. Bizler de kaza nâmına meb'us intihâbına iştirak etmiyoruz ve çıkıyoruz. Sizler de istediğiniz gibi oturabilirsiniz" deyip bütün müntehib-i sânîlerle beraber belediye dâiresini terkederek, kasaba içerisine dağılırlar.
Neticenin bu hâli kesbedeceğini hiç de ümîd etmeyen Kumandan ve Kaymakam vekili hayretler içerisinde apaşarak, Binbaşı doğruca telgrafhaneye koşup, evvelce aldıkları talimat dâiresinde Mustafa Kemal Paşa'yi aramaya mecbur kalırlar.
Bir buçuk saat zarfında tesis eden tertibat temin edilerek, Kelkit Belediye Reisi'nin ve müntehib-i sânîlerin aldığı vaziyet Mustafa Kemal Paşa'ya bildirilir.
Mustafa Kemal Paşa Belediye Reisi'ni telgraf basma çağırmalarını emreder..
Mustafa Kemal Paşa:
"-Hacı Bey benim size gösterdiğim meb'uslara rey verecek olursanız, hem sizin hem de memleketiniz hakkında çok iyi olur ve siz de memnun kalırsınız. Zeki Bey'i biz boş bırakmayacağız. En yakın zamanda onu en büyük memuriyetlere koyacağız. Kelkit ahâlisine de selâmlarımı söyleyiniz. Tekrar ediyorum, Zeki Bey hakkında hiç merak etmeyiniz." Hacı Alâeddin Bey:
"-Paşam ellerinden öperim. Bu benim elimde değildir. Halk and içmiştir. Zeki Bey Umûmî Harb'de bizim ölümüze tabut, dirimize beşik olmuştu. Bizi her türlü felâketten kurtarmış, harbden sonra da açlıktan ölüm derecesine gelen ahâlinin imdadına yetişerek bize hem yiyecek ve hem de tohumluk temin etmiştir.
Eğer bizi istemiyorsan, birer kağnı, bir de massa’mız vardır. Yer gösterin gidelim. Biz vekil olarak Zeki Bey'i istiyoruz."
Mustafa Kemal Paşa:
"-Massa nedir?" diye sual etmesi üzerine, Memur İsmail Efendi, arabaya koşulan hayvanâtı sürmek için, iki metre uzunluğunda bir değneğin ucuna sokulan bir çiviye massa tabir edildiğini izah eder.
Mustafa Kemal Paşa:
"-Binbaşı ve Jandarma Kumandanı orada mıdır?"
Suâline karşı da, muhabere memuru "Evet, buradadırlar paşam" cevâbını verir.
Mustafa Kemal Paşa onlara hitaben:
"-Çekiliniz ve intihabı serbest bırakınız. Bu nisbette azimkar olan bir halka fazla tazyik yapılamaz"
(*)Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in Hatıraları Sebil Yayınları 2007 İst.
NE YAZIK Kİ BİR ÇİÇEKLE BAHAR GELMİYOR
MUSTAFA KEMAL CUMHURİYETİ İLAN EDECEK OLAN 2.TBMM’Nİ HANGİ YÖNTEMLE SEÇTİ ? (**)
Sümbüliye Tarîkati Son Şeyhi Râzi Efendi’nin Yakın Tarihe Işık Tutan

Belgesi:
1923’’de 1.Meclis’in seçim kararı alması üzerine, II.Meclisi oluşturmak için Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında , Anadolu ve Rumeli Müdafâ-ı Hukuk Cemiyeti seçim çalışmalarını başlamıştır. O dönemde seçimler, iki kademeli olarak yapılmaktadır. Seçmen vatandaşlar önce mahalle temsilcilerini belirlemekte; mahalle temsilcileri de gösterilen adaylar arasından milletvekillerini seçmektedir. Elimizdeki belgeler, bu çalışmalar çerçevesinde her mahalleden iki kişinin "müntahib-i sani" adayı gösterildiğini ortaya koymaktadır.
Bu sırada Şeyh Râzı Efendi, Debbağ Ahmet Efendi ile birlikte Kocamustafapaşa Mahallesi müntahib-i sani adayı olmuştur (Kutbi/Belge 1339:130, 136,148). Adaylığının kabul edilmesi için diğer namzetler gibi Şeyh Razı Efendi de, 5 Haziran 1339/1923 tarihinde metnini aşağıda aynen verdiğimiz taahhütnameyi imzalamıştır.
"Müdafâ-i Hukuk-u Garbi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin (ve) mezkur grubun atideki hatt-u harekâtı hakkında neşr ve ilân buyurdukları umdelere tamamıyla taraftar olduğumu ve bu maksada hadim olarak mezkur grup tarafından gösterilecek meb'us namzetlerine bilâkayd-u şart rey vereceğimi beyan ve taahhüt ederim. 5 Haziran 1339/1923".
Kocamustafapaşa Mahallesi
Müntahib-i Sani Namzedi
İmza
(Kutbi/Belge 1339:135)
Fatih Devâir-i Belediyesi Müdüriyeti antetli ve mühürlü yazı ile Razı Efendiye
"1339 senesi İstanbul meb'usân intihabı için 2049 rey ile Kocamustafapaşa mıntıkasından müntahib-i sani intihab olunduğunuzu mübeyyin mazbata-i musaddaka takdim ve i'ta kılındı" denilmek suretiyle sonuç bildirilmektedir (Kutbi/Belge 1339:123).
Anadolu ve Rumeli Müdafâ-i Hukuk Cemiyeti Reisi Gazi Mustafa Kemal imzasıyla, seçimi kazanan müntahib-i sanilere çekilen tebrik telgrafı; oyları, "... cemiyet ve fırkamız namzetlerine vereceğinizi kuvvetle ümit ediyorum" cümlesiyle bitmektedir (Kutbi/Belge 1339:143).
Cevabi telgrafta da "müntahib-i sani intihâbâtı münasebetiyle keşide buyurulan telgraftan pek ziyade mütehassıs oldum. Bu yüksek hassasiyet-i vatanperverânenin, meb'us intihabâtında da te'mini muvaffakiyete nail olacağına itminan ile cümleye selam e-derim efendim. 21 Haziran 1339" (Kutbi/Belge 1339:142) denilmektedir.
Fatih Müdafâ-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Merkeziyesi'nden, Samatya Nahiyesi Hey'eti Riyaseti'ne hitaben yazılan 23 Haziran 1339 tarih ve 26 sayılı yazıda da şu hususlar yer almaktadır:
"Anadolu ve Rumeli Müdafâ-i Hukuk Cemiyeti Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri tarafından İstanbul Mebusânlığına namzet olmak üzere erâe edilen (aday gösterilen) zevatın esâmini (isimlerini) mübeyyin olup Livadan gönderilen listelerden 20 adedi leffen irsal kılındı. Karyeye (köy) kadar tevzi'i ta'mimen tebliğ olunur. Tarih, cemiyet adına kazınmış mühür ve Cemiyet Başkam'nın imzası" (Kutbi/Belge 1339:139).
Dr.Nazif Öztürk Sümbüliye Tarikatı ve Kocamustafapaşa Külliyesi Çağrı Yayınları-İstanbul 34400 Sultanahmet-İstanbul sayfa 235, 236, 237, 238
(**) 1923 meclisine belge imzalattırılmaksızın Kadirbeyoğlu Zeki Bey gibi dahil olan asker kökenli subaylar da vardır. Bilahare gelişen hadiselerde bunların çok önemli bir bölümü Mustafa Kemal’e muhalif kanatta yer almış birçoğu idamla yargılanmış, bunlardan biri olan Dadaş Rüştü Paşa ise Cumhuriyet tarihinin idam edilen tek generali olmuştur. BU VESİKALAR IŞIĞINDA SONUÇ
Sevan Nişanyan’ın nesnel yöntemlerle tahlil edip sonunda “YANLIŞ CUMHURİYET” dediği 85 yıllık Cumhuriyete bir başka sıfat takmak gerekirse “YAPAY”sıfatı pek de garip kaçmaz.
Bu yetmezse “DÜZMECE” dahi denebilir.
İngiliz sömürgeciliğini Hindistan’da hem uygulayan ham de felsefesini yapan George Orwell
“Diktatörlük. bir devrimi korumak için kurulmaz; bir diktatörlük kurmak için devrim yapılır” demişti
Orwell gibi mücadele yaparak felsefe geliştiren bizim de Prof.Dr.Mete Tuncay’ımız var.
Taha Akyol O’nun bu özelliğini tanıtırken:
Tunçay'a sadece "tarihçi" demek, eksiktir. Bilim felsefesi alanında Karl Popper'i, siyaset biliminde Martin Lipset'i, kültür tarihçiliğinde Peter Burke'ü bize tanıtan odur. Felsefi ve siyasi düşünceler tarihine ilişkin çevirileri kültürümüze büyük katkıdır.
Merhum Tarık Zafer Tunaya "hocaların hocası" idi. Atatürk devrimlerine Osmanlı bağlantısı ile "tarihsel devamlılık" açısından ilk bakan ve bu yönde akademik bir çığır açan oydu. Mete Tunçay da tarih yazıcılığımıza felsefe ve siyaset bilimi perspektiflerini getirdi, bu yönde bir çığır açtı muhakkak.
Bu geniş ufku ve metodik kafası sayesinde bütün fikir akımlarını eleştiri süzgecinden geçirdi, herkesle tartıştı (../..)(*)
Mete Tuncay’in vasfettiği Türkiye’de Tek Parti Yönetiminin kurulması gerçekte Ebediyete kadar sürecek Şeflik, Ulusal Şeflik yaftası altında şahıs tahakkümlerinin birer kılıfı olmuştur. Bu kılıflar, Diktatörlük kurmak için yapılan devrim türünün örneğidir.

Dünya tarihi göstermiştir ki her diktatör, kendine kulluk edecek militan ruhları bir çırpıda buluverir. Bunun sonucu da şuursuzca ortalığı dökülen dikta şakşakçılarıdır. Bu gibilerin önemli bir bölümü sistemden beslenir.
Günümüzün Ergenekoncuları dahil “Cumhuriyet” denince kimi münevverlerimiz koro halinde neşideciliğe başlıyor.
Ama bilmiyor, anlamıyorlar ki; önemli olan cumhurun , cumhuriyet için yanıp tutuşmasıdır.
Birkaç gün sonra Cumhuriyet Bayramı var. Bakın bakalım ülkenin köyünde kentinde mahallesinde böyle bir hâl görecek misiniz?

0 yorum: