Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’den Şiir Güldestesi

Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’den Şiir Güldestesi
HAZIRLAYAN MUSTAFA ÇETİN BAYDAR
KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTI İLE İKTİBAS EDİLEBİLİR

İbrahim Hakkı’nın Hasankale Methiyesi

Mübarek mekândır Hasankalesi
Kamu zevke kandır Hasankalesi
Suyu hoş, havası, kışı, mutedil
İrem'den nişandır Hasankalesi

Değirmenleri hoş ü çermikleri
Pür ab-i ravandır Hasankalesi
Ve bostanları, bağ ü dağı hasen
Mekan-i hisandır Hasankalesi

Taşı, ağacı, nerm ü hakı, kavi
Metin kahramandır Hasankalesi
Yeri, müftefi, üç yanı düz açık
Ki taht-i şahandır Hasankalesi

Burcu, dizilmiştir inci mesali
Iraktan ayandır Hasankalesi
Deli aşık olmuş baharı ana
Ki pür hüsn ü andır Hasankalesi

Gündüz kuş sadası, gece kurbağa
Ne tesbih-handır Hasankalesi
Gelür seyre aşık etraftan
Gül-i aşıkandır Hasankalesi

O çermik safasın sürer ehl-i dil
Acep kahramandır Hasankalesi
Çoğu arzu eyler olmaz nasip
Bize râyegandır Hasankalesi

Kurubu, veliler yatağıdır
Riyaz-i cinandır Hasankalesi
Ahalisi ağleb şeci’ ü sahi
Ne zi-nam ü şandır Hasankalesi

Kamu halkı zîrek, arif ü zarif
Dolu aşk ü candır Hasankalesi
Ağır, uslu, hoş huylu halkı, muti’
Pür emn ü emândır Hasankalesi

Kimi vâiz dinler, kimi ders okur
Dolu müselmandır Hasankalesi
Edepli, hayalı zeni, ehl-i ırz
San evvel zamandır Hasankalesi

Bir âyinedir, yahşiye yahşidir
Yamana yamandır Hasankalesi
Gel ey Hakkı bunda huzur eyle kim
Huzür-i cinandır Hasankalesi
Kelimeler:
Âb—ı Revan: Akıp giden sular
Mekân-ı Hisan : Güzel Mekân
Nerm-i Hâki: Toprağın yumuşağı
Yeri müftefi : yeri ovalık
Taht-ı Şahan: Şahlar tahtı
Râyegan: buluntu
Riyaz-i cinan : cennet gii bir belde
Ağleb şeci’ ü sahi :güçlü, korkusuz, cömert
Zi-nam ü şan : nam ve şan sahibi
Zirek : Açıkgöz,akıllı,çalışkan
emn ü emân: güvenli ve emin
Hayalı zeni: kadınları haya sahibi
Huzur-u cinan cennet huzuru

İLİMLE OLSUN FİKRİ HAYALİN

Ey, ilmi talip! V'ey tab'ı eslem!
Hem fehmi zeyrek, aklı müsellem.
Allah bize iş arz eylemiştir,
İlm ü amel hem farz eylemiştir.
Olmak dilersin kâmil, efendi,
Candan kabul et bu nush ü pendi.
Kul olma halka azade cansın,
Hikmet yitirmiş hem arıyansm.
Etme teehhül kâm almadıkça,
Bahr-i ulûma bir dalmadıkça.
Göç karyeden, geç evden, dükkândan;
Gel hücreye, kaç havf-i ziyandan .
Ol ehl-i ilme tenha mekândır
Hısn-ı haşindir dâr - ül - amandır.
Hücre güzeldir, medrese hoştur,
Ol pür ilimdir taşrası boştur.
Bulmak dilersin emn-ü selâmet,
Gir hücreye, kıl sabr ü kanaat.
Oku, yaz anda kesb-i kemal et,
Her ilmi öğren hem gavrine yet.
Bir günde oku sen iki dersi,
Bir madde, bir de şer'î ya Fürsî,
Fevtatme dersi, ömür etme zayi,
Tut, ders ü devri her işe mâni.
İlimle olsun fikr ü hayalin,
Ta düzgün ede Hak cümle halin.
Her hafta beş gün tahsil edersin,
Cuma ve salı tatil edersin.
Her ne okursan ger çok ve ger az,
Herbir kitabı sen ders beders yaz.
Sabit, sahih, tok yaz kitabın,
Ölmez oğuldur kalsın sevabın
Sen ilmi saklı hiç tutmıyasın,
Şakirt okut kim unutmıyasm.
Zeyrek şerik ve salih refiki,
Buldunsa asan; hace şefiki.
Bunlarla eğlen, yârana gitme,
Karışma halka hem sohbet etme.

Tab-ı Eslem : sağlam mızaçlı
Fehmi zeyrek:anlayışı kıvrak
Nush ü pend.:öğüt ve yol gösterme
Teehhül:evlilik
Havf-i ziyan:ziyanetme korkusu
Hısn-ı hasin :sağlam korunak
dâr - ül - aman. Güven yurdu
Gavr: Esas
Fevt:elden çıkarma
Zeyrek :anlayışlı
Hâce şefik: Şefkat gösterecek hoca



***
ÇENG İLE DERTLEŞME
Ey Çeng; perdelerde sipahanı isterim.
Ey mutrip; ol terane-i suzanı isterim.
Hoş perde-i ırak ile uşşaka zevk ver,
Kim rast, buseliğe hoş elhanı isterim.
Aşk ehlinin şahadetidir ilm-i musiki,
Çün müminim şahadet-ü imanı isterim.
Aşkın cemali aksidir insanda hüsnüân;
Didarı aşkı görmiye hubanı isterim.
Ey Hakkı! Çünkü can-ı cihan aşk-ı pak imiş,
Candan o nur dîde-i ayanı isterim.
Çeng:Telli bir saz
Sipahan::Klasik müzikte bir makam
Terane-i Suzan: canyakan terane
Huban: Güzeller
Hüsnüan: güzellik
Dide-i ayan; apacık gören göz
* * *
Aşk der: Gönlün perişan eylerem,
Cismi tamir etme viran eylerem.
Olsan Eflâtun misali pürhikem,
Ben seni hüsnümle nadan eylerem.
Ümmi ol Hakkı; gönülden gel bana,
Ben seni hikmetle Lokman eylerem.
* * *
Ey dide, nedir uyku? Gel, uyan gecelerde,
Kevkeplerin et seyrini seyran gecelerde.
Bak, heyet-i âlemde bu hikmetleri seyret,
Bul sâniini ol ona hayran gecelerde.
Aşıklar uyumaz gece; sen hem uyuma kim,
Gönlün gözüne görüne canan, gecelerde.
Dil beyt-i Huda'dır; anı pak eyle sivadan,
Kasrına nüzul eyler o sultan, gecelerde.
Allah için ol halka mukarin gece gündüz,
Ey Hakkı! Nihan aşk oduna yan gecelerde.
Kevkeb: yıldız
Sanii: sanatçısı
Siva: başka şeyler
Kasr : konak
Nihan : gizliden gizli
***
Dün gece ta ruz, enis-i can hayal-i yar idi
Gözlerim gerçi uyurdu; akl ü dil hüşyar idi
Vah ki, gitti hatırımdan. Ne dedi düşte bana
Gerçi kârına ta seher, ol sözleri tekrar idi.
Ruz çeşmimde de şeb-i muzlimdir ol ruhsarsız,
Ey, hoş ol şebler ki çeşm-i dilde ol ruhsar idi.
Lezzet-i güftarı canın canda kalmıştır henüz,
Allah Allah! Ol ne şirin lep, şeker güftar idi.
Hâb hoş olsun helâl ol ayn’a kim düşte görür
Anı kim; Hakkı anınçin bir zaman bidar idi.
Gece ta ruz : gece sabaha kadar
Enis-i can : can yoldaşı
Hayal-i yar : yarin hayali
Ruhsar : yanak, yüz
Çeşm : göz
Leb-: dudak
Çeşm-i dil : Gönül gözü
Lezzet-i güftar: sözün lezzeti
Hâb: uyku
Ayn:göz
Anı kim : onu ki
Anınkim: onun için
Bidar : uyanık

* * *
Vasf-ı lisan seninledir; vasfedemem gönül seni,
Nutk ü beyan seninledir; vasf edemem gönül seni.
Her hünerin kemalisin, her güzelin cemalisin,
Hüsn ile ân seninledir; vasf edemem gönül seni.
Şevk ü talep ki sendedir, zevk ü tarap ki sendedir,
Aşk ile can seninledir; vasf edemem gönül seni.
Olmasa kibr ile riya, sensin o beyt-i Kibriya,
Genc-i nihan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Bilmedi kimse cevherin, âleme doldu kevserin,
Zevk-ı cinan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Hükmüne Hakkı bendedir, canı seninle zindedir,
Cümle cihan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Hüsn ü ân güzellik ve alım
Şevk ü talep : arzu ve istek
Zevk ü tarap: zevk ve şadımanlık
Genc-nihan: define
Zevk-i cinan: cennetlerin zevki

CANAN ELİNDEN GELMİŞEM

Canan ilinden gelmişim.
Fanî mekânı1 neylerim.
Ol mülke meyil salmışım.
Ben bu cihanı neylerim,
Dünyaya geldim gitmeğe.
ilim ile hilme yetmeğe.
Aşk ile can seyretmeğe.
Ben in ânı neylerim.
Devr-u zamandan doymuşum.
Kevn-ü fesadı koymuşum.
Darul-amânı duymuşum.
Ben sicn-ı2 canı neylerim.
Hep itibarım atmışım.
Âşıklığa el katmışım.
Ben nefsi dosta satmışım.
Bu Düşmânânı neylerim.
Aşkın şarabın içmişim.
Dil gülşenine3 göçmüşüm
Ben varlığımdan geçmişim.
Nam-u nişanı neylerim.
Sözlük:
(1) Yeri, dünyayı
(2) Hapishane
(3) Gönül bahçesi

Aşkı tabibim kılmışım.
Derdinde derman bulmuşum.
Ben leb-i hikmet4 bilmişim.
Yunanıyanı neylerim.
Enfas-ı aşkı3 dârikim.
Mal-u menâlı6 târikim7
Genç nihâni8 malikim.
Nekd-ı revanı9 neylerim.
Taht-ı tevekkül bulmuşum
Mülk-ı kanaat almışım.
Mahfice10 sultan olmuşum.
Cah-ı ayanı11 neylerim.
Her ne gelirse yahşidir12.
Zira o dostun bahşidir13
Çün cümle ânın işidir.
Ben bed kemani14 neylerim.
Ölmüş anınla kalmışım.
Ayn-ı hayata15 dalmışım.
Kendim bilip kâm16 almışım.
Vehm-u17 yalanı neylerim.
Gerçi zaman devran eyler18
Pır19 etti cismim şân ile.
Gönlüm Cuvan20 da Can ile.
Pîr-ü cuvanı neylerim.
Ten beslemekten sapmışım,
Gönlüm sarayın yapmışım.
Hurşidim21 anda tapmışım.
Ben ehterâm22 neylerim.
Yarı bana bes23 görmüşüm.
Ağyarı24 dilden25 sürmişim.
Ünsiyle26 tenhâ27 durmuşum.
Ben üns-ı canı28 neylerim.
Dilden dile29 bir tercüman.
Varken ne söyler bu lisan30
Çün can-u dildir hem zeban31
Nutk-u beyânı neylerim.
Hakkı Cemî halktan.
Müstağniyim32 billah ben.
Hallak-ı âlem33 varken
Halk-ı zamanı34 neylerim.


(4) Hikmet durağı (12) Güzeldir (20) Genç (28) Can arkadaşlığı
(5) Aşkın nefesleri (13) Bağışı, verişi (21) Güneş (29) Kalpten kalbe
(6) Mal ve mülk (14) Çirkin yay (22) Yıldızlar (30) Dil
(7) Vaz geçmek (15) Hayat pınarı (23) Yeter, kâfi (31) Dil
(8) Gizli hazine (16) Murad (dilek) (24) Yabancıları (32) ihtiyacım yok -
(9) Geçer akçe-para (17) Kuruntu (25) Gönülden Muhtaç değilim,
(10) Gizlice (18) Döner (26) Alışılanla (33) Âlemi yaratan
(11) Belli makam (19) ihtiyar (27) Yalnız (34) Zamanımızın insanlarını


***
SU KASİDESİ
Su vadi-yi hayrette her senk ile cenk eyler,
Deryasına vuslatta aheng-i pelenk eyler.
Su alçağa meyleyler, hoş savt ile hoş söyler,
Keftarına bak neyler; San şive-i lenk eyler.
Su havza kudüm eyler, şevk ile hücum eyler,
Hem nağme-i Rum eyler, hem raks-ı Firenk eyler.
Su âyn-ı necat olmuş, eşyaya hayat olmuş,
Bel azb-ı Fırat olmuş; ol zevk-i nehenk eyler.
Su teşnesi her hasta, olmuş ana dübeşte,
Uşşakına peyveste, hoş naz ü direnk eyler.
Su teşnesini bulsa, hoş, berd ü selâm olsa,
Yangın yüreğe dolsa, ol nâra ne renk eyler?
Hakkı; su gibi gitsin, derya-yı dile yetsin,
Koy bahr ile fahretsin, bârandan o nenk eyler.
Seng:taş
Deryasına v uslat: denize kavuşma
Aheng-i pelenk: Kaplan edası
Savt : ses
Keftar: Sırtlan
Şive-i lenk: nazlanarak ayak sürüme
Küdum: ayak basma
Ayn-ı necat: kurtuluşkaynağı
Bel azb-fırat: bazen fıratın tatlı suyu
Zevk-i nehenk: timsah zevki
Peyveste:ulaşmış
Direnk:eğlenme, sazlanmak
Berd : soğuk
Bâran: yağmur
Nenk : ar

BÂZI BEYİTLERİ
Dendandır inci den den, fark olmaz inci tenden,
İncitme can, gönül yap; incinme incitenden.
* * *
Dil sevdi o cananı, ah bulsa bu can anı,
Seyreylese ol yüzden hüsnü, dil ü can ânı.

Ey gönül; her ne dilersin sensin ol,
Sen, sana gel; sende iste, sende bul.
* * *
Cümlenin aklınca, gönlünce mülayim söyle sen,
Ta cihanda bulasın izzetle rahat böyle sen.

SAADETNAME'DEN

Ah, samt ile bağlasam deham hani?
Dil söylese dinlesem nihanı hanî?
Can görse o mâna-yı cihanı hani?
Aşk ile bulaydım anı hani, hani?

Hakkı, nice bin safa ki ettin düştür.
Her ne ki görüp deyip işittin düştür.
Etrafa seğirdip başa gittin düştür.
Bu kim oturup rahata yettin düştür.

Hakkı, şu kadar cihanda durdun hiçtir.
Her ne işitip dedin, ne gördün hiçtir.
Âfakı gezip dahi oturdun hiçtir.
Mihnet de çekip safa da sürdün hiçtir.
* * *
Çün seksen ki rubai yazdı hame.
Hakkı dedi namını saadetnama

PENTNAME'DEN

Gel ey ruh-u revan söz tut.
Nefis candır inan söz tut.
Odur nutk ü beyan söz tut.
Hemen söz tut, hemen söz tut.

Her emr-i hakka hürmet kıl.
Ve cümle halka şefkat kıl.
Bir iş emretme, hizmet kıl.
Hemen söz tut, hemen söz tut.
** *
Ulûmu gönderen sözdür.
Kulübe indiren sözdür.
Gönüller dönderen sözdür.
Hemen söz tut, hemen söz tut.
* * *
Bu söz kim istişarettir.
Sana Hakkı işarettir.
Söz anlarsan beşarettir.
Hemen söz tut hemen söz tut.
***
GÜZEL KADINI TARİFİ

Hüsn-ü zenana delil, (kadının güzelliğine delil)
Otuz iki resmi bil:

Dört yeri lâzım siyah:
Saç, kaş ve kirpik, göz ah!

Dört yeri lâzım kızıl:
Hadd ü leb ü lise dil.(yanak, dudak,dil,diş eti)
Dördü küçük olmalı;
Enf, ağız, ayak, eli

Savtı(sesi), beli ince hem,
Şekli de yerinde hem
Böyle ki zen hub olur
Hulku da mahbubb olur

VÜCÜT YAPISI KARAKTERE TESİR EDER

Kim ki boyudur tavîl —
Sâde dil olur cemil. (Boyu uzun olanların kalbi saf ve temiz olur).
Kim ki boyu dir kasir —
Hilesi vardır kesir. (Kısa boylu olanların hileleri, aldatmaları çoktur).
Kim ki vasat boyludur —
Âkil ve hoş huyludur. (Orta boylu olanlar akıllı ve hoş huylu olurlar).
Kim ki saçı sert olur —
Akılla cüret bulur. (Sert saçlı olan akılla atılganlığı bulur).
Kim ki saçı nerm olur —
Ebleh ve bî şerm olur. (Saçı yumuşak olan sâf ve utanması az olur).
Kim ki saçı sarıdır —
Kibr-ü gazab kâridir. (Saçı sarı olanın işi, kibirlenme ve kızgınlıktır).
Kim ki saçıdır kara —
Sabrı var anı ara. (Siyah saçlı olan sabırlıdır, onu ara).
Kumral ise saç güzel — Sahibidir bî bedel. (Kumral saç güzeldir, sahibi bedelsizdir).
Saçı az olan latîf —
Oldu arif ve zarif. (Saçı az olan, lûtufkâr, bilgiç ve nazik olur).
Saçı çok olsa zenin —
Fehmi az olur anın. (Saçı çok olan kadının, anlayışı az olur).
Başı küçük aklı az —
Olsa ona deme raz. (Başı küçük olanın aklı azdır, gizli şeyin varsa ona söyleme)
Yassı ise fark-ı ser —
Sahibi çekmez keder. (Başının tepesi yassı olan keder (üzüntü) çekmez).
Cild-i seri berk olan —
Hayreder, etmez ziyan. (Başının derisi ince olan, hayır yapar, zarar vermez).
Akraâ olma yakın —
Bed huy olur pek sakın. (Kel adama yaklaşma, kötü huylu olur, ondan sakın).
Cebhesi dayyık olanın —
Dayk olur hülku anın. (Alnı dar olanın içi de dar, sıkıntılı olur.
Yumru olursa cebin —
Sahibi zişt ve gabin. (Alnı yumru olan, çirkin ve kaim kafalı olur).
Cebhesi olan arız —
Bed huy olur çün marîz. (Alnı enli olan kötü huylu olur, çünkü hastadır).
Mu'tedil olsa cebin —
Sahibini bil emin. (Alnı normal olanı, emin (güvenilir) bil).
Cebhesi bî Çin olan —
Kâhil olur bi güman. (Alnı buruşuksuz olan, şüphesiz tembel olur.
Cebhesi uzundur fehîm —
Az ise olmuş kerîm. (Alnı uzun olan anlayışlı, az ise cömert olur).
Kaş arası Çin olan — Ğam yüküdür ol heman. (Kaşlarının arası buruşuk olan, üzüntü yükünü taşır.
Üzni kebir olsa bol — Câhil ve kâhildir ol. (Kulağı çok büyük olan, bilgisiz ve tembel olur).
154
Üzni küçük uğrudur —
Evsat olan doğrudur. (Küçük kulaklı eğri, orta (normal) kulaklı doğru olur).
İnce olan kaş ucu — Fitnedir işi gücü.
(Kaşının ucu ince olanın, işi gücü fitnedir 'karıştırmak').
Kaşta çok olan kılı — Mükesser olur gussalı.
(Kaşının kılları çok olanın, üzüntüleri de çok olur).
Kaşı açık doğrudur — Çatma ise uğrudur.
(Kaşı açık olan doğrudur, çatma olan eğridir)
İnce kaş olur cemil — Kibre tavîli delil.
(ince kaşlı güzel olur, uzunu ise kibirli olmanın delilidir).
Kaşı mukavves olan — Dilber olur her zeman.
(Kaşı yay gibi olan, her zaman güzel olur).
Göz çukur olsa kalil — Olmuş o kibre delil.
(Göz az çukur (aralığı az) olursa, o, kibirli olmaya delildir).
Çeşmi siyehtir mutV — Çeşmi kızıldır şeci'.
(Siyah gözlüler itaatli, kızıl gözlüler cesur olur).
Gözleri göktir lebib — Leyk ela gözlü edîb.
(Gök gözlü olan zeki, ela gözlü olan edepli, terbiyeli olur).
Çeşmi küçüktür hafif — Çeşmi büyüktür zarif.
(Küçük gözlü hafif, büyük gözlü zarif, narin olur).
Didesi yumru hasut — Evsat olandır vedût.
(Gözü yumru olan, kıskanç, orta olan dost olur).
Çeşmi kıpık oldu şeyn — Bakışı süst oldu ziyn.
(Yarı kapalı göz (göz kırpmak) ayıp, bakışı miskince (yorgunca) olur).
Ad vere olma yakın — Sık bakan olmaz emin.
(Köre yakın olma, sık bakan, emniyetli olmaz).
Şaşıya etme nazar — Kim sana eğri bakar.
(Gözü şaşı adama bakma, çünkü o sana eğri bakar).
Çeşmi güleçtir güzel — Kirbiği sık bî bedel.
(Güleş gözlü olan güzeldir, kirpiği sık olan bedelsizdir).
Vechi büyüktür alıl — Kibre küçüktür delil.
(Büyük yüzlü olan illetlidir, küçük yüz ise kibirlenmeye delüdir).
Vechi eriktir muhîl — Etli olandır sakil.
(ince yüzlü sevimli, kaim yüzlü hor (sevimsiz) olur).
Vechi pek uzun olan — Lâf ile söyler yalan.
(Uzun yüzlü olanlar yalancı olurlar).
Kim ki turştur yüzü— Teih olur ekser sözü.
(Ekşi yüzlü, somurtkan olanların, sözlerinin çoğu acı olur).
Vechi müdevver gerek — Bedirden enver gerek.
(Yuvarlak yüzlüler Ay'dan daha nurlu olur).
Çok mütebessim olur — Anı gören kâm olur.
(Böyleleri çok güleş olur, onu gören muradını alır).
Benzi kızıldır edib — Esmer olandır lebib.
(Benzi kızıl olan terbiyeli, esmer olan da zeki olur).
Benzi sarıdır aül — Esvede mail muhil.
(Benzi sarı olan illetli, siyaha çalan da tevekkelli olur).
Gözlen gök eşkar ak — Olsa andan ol İrak.
(Gök ve kızıl ak gözlü olsa, ondan uzak dur).
Levni olan mu'tedil — Hem ağ olur hem kızıl.
(Rengi normal olan, hem beyaz hem kızıl olur).
Enf eğer olsa dırâz — Sahibidir fehmi az.
(Burnu uzun olanın idraki (anlayışı) az olur).
Enf eğer olsa kasır — Havf olur anda kesir.
(Kısa burunlu olanlar, fazla korkak olur).
Enf ucu ger olsa top — Sahibi olur turûb.
(Burun ucu top olan turub (neşeli) olur).
Enf ucu ağza yakın — Olan adamdan sakın.
(Burun ucu ağzına yakın olan adamdan sakın).
Sakbe-ı eneb olsa bol — Kibir ve hasad dolmuş ol.
(Burun delikleri geniş olanın içi kibir ve kıskançlıkla doludur).
Olsa kılıklı kanad — Cem' ola kahr-ü inâd.
(Burun kanatları dar olan kişide, küsme ve inad toplanmıştır).
Enfi kim olsa arız — Şehvet iledir marîz.
(Kimin burnu enli ise o, şehvet hastalığına tutuktur).
Enfi o kim eğridir — Himmet anın fikridir.
(Burnu eğri olanın düşüncesi, işi başarıya vardırmaktır).
Ağzı küçüktür güzel — Lâkin olur pür vecel.
(Küçük ağızlı güzel ve fakat çok korkak olur).
Ağzı büyüktür şeci' — Eğri olandır şeni'.
(Büyük ağızlı cesur, eğri ağızlı kötü olur).
Ağzı gibidir zenın — Hey'et-i bıdî anın.
(Kadının tenasül âletinin şekli, ağzı gibidir).
Ğunneli söz olsa ger — Kibirden oldur haber.
(Genizden söylenen sözler, kibirlenmeden olsa gerek).
Savt-ı dakik er kişi — Şehvet-i zendir işi.
(ince sesli erkeklerin işi, kadına şehvet duymaktır).

Er kişi sesli zenan — Ekseri söyler yalan.
(Erkek sesli kadınların çoğu yalan söyler).
Sözde kim olsa seri' — Fehmidir anın refi'.
(Çabuk konuşan, ince anlayışlıdır). M
Kim ki sesidir kaba — Himmeti var merhaba.
(Kaba sesli olanın himmeti, gayreti var merhaba).
Sesi çatal olsa o can — Halka eder bed güman.
(Çatal sesli olan, halktan kötülük geleceğini sanır).
Handesi çok olsa ha — Umma sen ondan haya.
(Fazla gülenden haya (utanma), umma).
Yüz güleç ve söz leziz — Olsa o candır aziz.
(Yüzü güleş, sözü tatlı olan insan azizdir, sevilir).
Yufka ve ahmer dudak — Sahibi anlar sebak.
(Yufka ve kırmızı dudaklı olan dersi (söyleneni) iyi anlar).
Şiffe galiz olsa bil — Sahibi muğzıb sakil.
(Bil ki kalın dudaklının kızgınlığı ağırdır).
Dişleri iri olan — İşler ol ekser yaman.
(iri dişliler, çok defa yaman işler yapar).
Mutedil olan dişi — Sıdk-u safadır işi.
(Normal dişi olanların işi, hoş ve doğrudur).
Nükheti hoş olanın — Hülku de hoştur anın.
(Kokusu hoş olanın, huyu da güzeldir 'hoştur').
İnce zekanli harif — Aklı da anın hafif.
(Çene kemiği ince olanın, aklı da hafif olur). I
Ger zekan enli olur — Sahibi gılzat bulur.
(Enli çenenin sahibi kaba olur).
Mutedil olsa zekan — Âkil olur hem hasan.
(Çenesi normal olan akıllı ve güzel olur).
Lihye tavil olsa ger — Sahibidir bı hüner.
(Uzun sakallı kişi hüner siz olur).
Lihyesi sıktır sakil — Sohbeti eyler tavîl.
(Sık sakallı kişi kabadır; sohbetini de (konuşmasını da) uzatır).
Riş siyah ve katıl — Oldu zekâye delil.
Siyah ve az sakallı olmak zekâya delildir).
Köse ki hiç rişi yok — Anın olur mekri çok.
(Hiç kılı olmayan köse adamın hilesi çok olur).
Olsa değirmi sakal — Sahibidir pür kemâl.
(Sakalı değirmi olanın kemâli de çoktur).
Olsa kafası arız — Humkiledir ol marîz.
(Enît kafalı olan, ahmaklık illetine tutuktur).
Boynu olan çok dıraz — Rüşdü anın olur az).
(Boynu çok uzun olanın, olgunluğu az olur).
İnce ki gerdan olur — Sahibi nâdân olur.
(Boynu ince olan, cahil olur).
Boynu galiz olsa ol — Rüz-ü şeb olur ekül.
(Boynu kalın olan, gece gündüz yiyici (obur) olur).
Boynu olursa kasır — Hilesi olur kesir.
(Boynu kısa olanın hilesi çok olur).
Boynu olan mû'tedil — Hayır iledir müştağil.
(Boynu normal olan kişinin işi iyilik yapmaktır).
Her yeri evsat olan — Dilber olur bi gülman.
(Her yeri orta (normal) olan, şüphesiz ki güzel olur).
Geri kalan beden organlarının şekil ve biçimlerini bildirir.
Omuzu sivri olan — Düzd (hırsız) olur işler yaman.
(Eğri omuzlu kişi, eğrilik olur işi).
Kısa omuz eblehin — Düşkün omuz esfehin.
(Kısa omuzlu sâf, düşük omuzlu zevke çok düşkün (aşağılık) olur).
Sâidi eğri kasır — Olsa olur şerir.
(Baldırı eğri ve kısa olan şirret (doğuşken) olur).
Ger küçük oldusa el — Bî bedel olur güzel.
(Eller küçük olursa değerli ve güzel olur).
Isbı-î olan uzun — Ehl-i hüner zü fünûn.
(Parmakları uzun olan hünerli ve ma'rifetli olur).
tsbı-î yumuşak olan — Zirek olur- bî güman.
(Parmakları yumuşak olan, şüphesiz zeki olur).
Züfrü arız olmasa — Sevanı subh-ü mesâ.
(Tırnağı enli olmayanı, gece gündüz sev).
Tırnağı yumru çizik — Olsa o bilmez yazık.
(Tırnağı yassı ve düz olsa, olur desti (el) uz). N
Sadrı çıkık olanın — Hülku da beddir anın.
(Göğüsü çıkık olanın huyu, tabiatı da kötü olur).
Sadrı eğer olsa dar — Gam yer o leyl-ü nahar.
(Göğüsü dar olan, gece gündüz üzüntü duyar).
Sine arız olsa — Gönlü hiç olmaz melül.
(Göğüsü enli olanın gönlü, hiç üzüntülü olmaz).
Sadır ve omuzdaki kıl — Cür'ete olmuş delil.
(Göğüs ve omuzdaki kıl atılganlığın delilidir).
Sedy-i zen olsa keb'ır — Şehveti oldur kefil
(Memeleri büyük olan kadının şehveti çok olur
Sedy-i ger olsa tavîl — Anda lebendir katil,
(Memesi uzun olan kadının südü az olur).
Sedy-i zen olsa sağır — Şir olur anda kesir.
(Memeleri küçük olan kadının südü çok olur).
Sütlü memeli velüd — Zevcinedir ol vedüd.
(Memeleri sütlü ve doğurucu kadının sevgisi kocasınadır).
Mû'tedil olsa meme — Zevci hem anı eme.
(Kadının memesi normal olursa kocası onu emer).
Lahmi mülayim olan — Tende olur lutf-ü can.
(Yumuşak etli olan tende cana yakınlık olur).
Lahmi olan hoş latîf — Oldu arîf ve zarif.
(Hoş ve lâtif etli olan ince ve nazik olur).
Lahmi olan pek katı — Oldu kavi gılzatı.
(Eti çok katı olanın kabalığı da kuvvetli olur).
Arkası yassı kişi — Oldu sefahat işi.
(Sırtı yassı olan kişinin işi sefahat (zevke düşkün) olur).
Zahrı arız olanın — Kuvveti çoktur anın.
(Sırtı enli olanın kuvveti çok olur).
Ger beli ince olur — Şekli yerince olur.
(ince belli olanın şekli çok güzel olur).
Arkada bittiyse kıl — Şehvete olmuş delil.
(Sırtı kıllı olan, şehvetli olur).
Batni büyüktür gabi — Bottu küçük çelebi.
(Karrnı büyük olan az kavrayışlı, küçük olan da titiz olur).
Batni büyük hem kasır — Bed huy olur pek asır.
(Karnı büyük ve kısa olanın huyu kötü ve pek çetin olur).
Ânede bitmezse kıl — Vahşî olur tabî bil.
(Kasığı kılsız olanın huyu vahşî (yabanî) olur).
Uyluğu enli olan — Tembel olur bî güman.
(Uyluğu enli olanın tembel olduğu şüphesizdir).
Âleti olan sağîr — Oldu reşid ve habîr.
(Âleti küçük olan, olgun ve bilici olur).
Âleti olan tavîl — Humkuna olmuş delil.
(Âletinin uzun oluşu, kişinin ahmaklığına delildir).
Ger zeker olsa azîm — Malikidir pek leîm,
(Tenasül âleti büyük olan erkek, çok alçak, pinti huylu olur).
Olsa büyük husyeteyn — Hamilidir pehlivan.
(Yumurta torbası büyük olan erkek pehlivan olur).
Bıdı' ger olsa sağır — Sahibe sidir hatır.
(Tenasül âleti küçük olan kadının hatırı sayılır, beğenilir).
Olsa mülehhem kebir — Şehvet-i zendir kesir.
(Tenasül âleti etli ve büyük olan kadın, çok şehvetli olur).
Fahzi olan pek tavil — Şehveti olur kalil.
(Bacağı çok uzun olanın şehveti az olur).
A'reç olan bir kıçı — Kibr-ü hasattır işi.
(Bir kıçı topal olanın işi gücü kibirlenme ve kıskançlıktır).
Rükbesi olan büyük — Yüklenir o hayli yük.
(Dizi büyük olan epey yük yüklenir).
Sakı galiz olanın — Olmaya lütfü anın.
(Baldırı kalın olanın lûtfu, merhameti olmaz).
Ka'bi mulahham zeni — Şiveli adet anı.
(Ökçesi etli olan kadını, güzel huylu say). ,
Ökçesi yufka olan — Dilber olur bî güman.
Ökçesi yufka olan kadın, şüphesiz güzel olur).
Ökçesi kalın o merd — Oldu şecaatte fert.
(Ökçesi kalın olan erkek, cesur ve atılgan olur).
Ayağı enli kişi — Cevr-ü cefâdır işi.
(Ayağı enli olan kişinin işi, zahmet ve işkencedir).
Ger uzun olursa pa — Sahibidir pür haya.
(Ayağı uzun olanın hayası (utangaçlığı) çok olur).
tsbai olan uzun — Fehm iledir pür fünûn.
(Uzun parmaklıların anlayışı, fenleri (kavrayışı) çok olur).
Hatvası dar olanın — Cünbişi hoştur anın.
(Kısa adım atanların yürüyüş ve hareketleri hoş olur).
Çünkü hır âmân olur — Akıl ana hayran olur.
(Çünkü sallanarak yapılan yürüyüşe akıl hayran olur).
Âdâmı öldürür o reftârı — Mürdi ihya eder o güftârı.
(O türlü yürüyüşü adamı öldürür, o konuşması ölüyü canlandırır).

Hüsn-i zenâne delil — Otuz iki resm bil. (Kadının güzelliğini belirten 32 resim olduğunu bil). Dört yeri lâzım
siyah — Sâç-ü kaş, kirpik, göz ah. (Dört yeri siyah olması lâzım, saçı, kaşı ve âh kirpikleri).
160
Dört yeri ak olan zeyn — Levn-ü diş-ü zufr-ü ayın.
(Kadının dört yeri beyaz ola, teni, diş, tırnak ve gözü).
Dört yeri lâzım kızıl — Hadd-ü leb-ü üsse, dil.
(Dört yerinin kırmızı olması lâzım : Yanak, dudak, diş eti ve dil).
Dört yeri vâsi' gerek — Kaş-u göz, sine, göbek.
(Dört yeri geniş olmalı: Kaş, göz, göğüsf ve göbek).
Dört yeri dayk ola derç — Enf-ü simâh, ibt ve ferç.
(Dört yeri dar olmalı: Burun, kulak, koltukaltı ve tenasül âleti).
Dördü kebir ola niyz — Sedy-ü serin bıd' ve diz.
(Dördü büyük olmalı: Meme, baş, tenasül âleti ve dizi).
Dördü küçük olmalı — Enf, ağız, ayak ve eli.
(Dördü küçük olmalı: Burun, ağız, ayak ve eli).
Savt, beli ince hem — Şekli de bir nice hem.
(Hem beli, sesi ince ve hem de şekli nice olmalı).
Lahmi semin-u tarîy olmalı kıldan beri.
(Vücudu hem tavlı ve yumuşak ve hem de kılsız olmalı).
Böyle kıyafetli ten — Olsa güzeldir o zen.
(Bu şekildeki bir tenin sahibi olan kadın güzeldir).
Böyle ki zen hûb olur — Hülkı de mahbub olur.
(Böyle olan bir kadın hem güzel, hem de huyu sevimli olur).

DÖRTLÜK

Cehdeyle bir ârıf ü danayı bul,
Ya bir sanem-i lâtif ü rânayı bul.
Bu ikisinin biri olmazsa nasip,
Evkatmı etme zayi tenhayı bul.

«TEFFİZNAME» DEN

Hak serleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler,
Arif anı seyreyler,
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Sen Hakk'a tevekkül kıl,
Teffiz et ve rahat bul,
Sabreyle ve razı ol.
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Hakk'ın olicak işler,
Boştur gam ü teşvişler,
Ol hikmetim işler.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Dilden gamı dûr eyle,
Rabb'inle huzur eyle,
Teffiz-i umur eyle.
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Hiç kimseye hor bakma,
İncitme gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.

Nâçar kalacak yerde,
Nagâh açar ol perde,
Derman eder ol derde.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.

Bil elsine-i halkı,
Aklâm-ı Hak ey Hakkı!
Öğren edeb ü hulku.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.



İBRAHİM HAKKININ GÖZÜ İLE BİTLİS

Huda'nın cennetidir şehr-i Bitlis,
Cihanın ziynetidir şehr-i Bitlis,
Gönüller minnetidir şehr-i Bitlis;
Ki dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin hisarı yüce dağlar;
Akan sular o vadilerde çağlar,
Bulur ziynet o çaylardan bu bağlar,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bunun vadileri vardır pürenhar,
Kenarında dizilmiş âli eşcar,
Güzel bağlar dolu enva-ı esmar;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Çün açılır gülistanda kızıl gül,
Olur âşık onun hüsnüne bülbül,
Hezar efgan ile söyler nice dil;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Taşı nerm ve havası ger mü şâfi
Suyu şirin ve azb ü serd ü sâfi
Türabı mümbit ve nimetle kâfi;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu nimetleri erzan ve boldur,
Behişt olduğuna bir şahit oldur,
Bunun her semti sâb ve taşlı yoldur,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin bahçelerdir sol ü sağı,
Çü aynı selsebil akar bulağı,
Müzeyyendir bulakla her sokağı,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehri pak eder bu nehr-i cari,
Büyutu saf saf olmuş her kenarı,
Bunu ehliyle mamur ede Bari;
Huda'nın cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin kalesi gayet metindir,
Adudan anda sakinler emindir,
Şerefli bir mekândır hem mekindir;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Müşerreftir bu camilerle Bitlis,
Bu Gökmeydan'da hoştur cây-ı tedris,
Eder talipleri her ilme tesis;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bunun hamamlarıdır germü pürnur,
Tecerrüt ehlin eyler pak ü mesrur,
Der unudur perirularla mamur;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin hiç bulunmaz bir kusuru,
Kusûr-u cennete benzer kusuru,
Rıyaz-ı cennet olsun hem kuburu;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin vasf olunmaz hüsnüânı,
Verir her semti cennetten nişanı,
Huda'nın hıfzı olsun didebanı;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.

Bu şehrin hanları hos hanedandır,
Ki nesl-i Keykubat-ı âlişandır
Kamunun ceddi ol şah-ı cihandır;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis

Bunun âlimleri âmil olurlar,
Ve sabr ü hilm ile kâmil olurlar,
Kadimi devlete şâmil olurlar
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis


Bunun ârifleri bikıylükaldır
Ve zikr –i Hak ile pürvecd ü haldir,
Dahi kâmilleri aynı kemaldir
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis

Ne varsa ahrette bunda hem var,
Bu şehr olmuş misali cennet ey yar,
Kusûr ü huri ve enhar ü eşcar;
Bir dünya cennetidir şehr-Bitlis
Bu şehrin halkı hep pürhüsnüândır,
Kusur içinde huriler nihandır
Nice zevk ü safaya hoş mekandır
Bir dünya cennetidir şehr-Bitlis

Bu sehr ehli muhibb-i evliyadır,
Şeceatli ricali eshiyadır
Ve nisvanı kamu ehli hâyadır
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis

Çü Bitlis ehüdünya cennetidir,
Bu Tillo ehlimâna cennetidır,
Gönül keşf olsa mevle cennetidir
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis

Sâit olan bu şehre dahil olmuş
Saadetle huzura nail olmuş
Budevletle likaya vasıl olmuş
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis

Gel ey Hakkı, bu şehrin kadrini bil!
Ki madem bundasın zevk ü safa kıl
Hemen ol bunda üns ü hakka mail
Ki dünya cennetidir şehr-i Bitlis


SEYREYLE SEN GÜMBÜRTÜYÜ
(HAYALAT-I MUHALAT)

Bin çay akıp bir olsalar,
Bir kaya başın bulsalar,
Ol kayadan dökülseler;
Seyreyle sen gümbürtüyü!!

İlin pek büyük top sürseler,
Keskin barut doldursalar,
Bir elden ateş vur salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Yüz bin davullar alsalar,
Hep bir araya gelseler,
Andan çomağı çalsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Yüz bin kazanlar alsalar,
Bir dağ başından salsalar,
Hep bile yuvarlasalar.
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Bin küp satın alınsalar,
Bir kayadan salınsalar,
Birbirine çalmsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Bin aygır eşek sürseler,
Bir kümbete doldursalar,
Bir perdeden angırsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Hanende çok aldırsalar,
Kümbette ses kaldırsalstr,
Hem erganun çaldır salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Hamam içi dolsa zenan,
Kaynar sular olsa revan,
Tas ü leğen etse figan;
Fikreyle sen gümbürtüyü!

Çermik saf asm sürseler,
Havuz yüzünde dursalar,
Yüzgeçle ayak vur salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

Hakkı; bahar olsa zaman,
Kâd ile berk olsa ayan,
Ol sayhadan dolsa cihan;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!

«İNAYETNAME»den

Özün bilmek saadettir,
Gönül yapmak ibadettir,
Tedarik halka âdettir;
Asıl Hak'dan inayettir.
Âlim olmak riyasettir,
Halim olmak kiyasettir,
Selim olmak ferasettir;
Asıl Hak'dan inayettir.

Güzel huy hoş melâhâttir,
Güzel söz hem fesahattir,
Bu söz Hakkı sarahattir;
Asıl Hak'dan inayettir.

GÖNÜL
Dünyayı satandır gönül
Fâniyi atandır gönül
Bâkiyi tutandır gönül
Balı yağa katandır gönül
Hoş taze tercandır gönül
Mahbub-u her candır gönül
Efkârı saçandır gönül
Dostuna uçandır gönül

KIZI HANİFEYE YAZDIĞI ÖĞÜTNAME

Gönülden çün dile vardır yol ey can,
Mülayim söyle, şirin söz bul ey can,
Acı söz deme, hilm ile dol ey can;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Salât-ı hamsi vaktinde eda et,
Hem ehlin her sözün tut devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan nadim olur bil,
Sözün tut, görme sen bir işi müşkül;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Büyüğündür aziz ana niyaz et,
Sakın naz etme hizmetli firaz et,
Sözün az et hemişe ketm-i râz et;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Sakın nâmahreme sen de bait ol,
Hemen ehlin safasiyle sait ol,
Muradın terk edip söz tut reşit ol;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Dilin hıfzeyle, gıybet etme ey yâr,
Ve vıkma bir gönf " bir sözle zinhar,
Sen etme sırr-ı n«,si nâsa izhar;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Güzel sözlerle tatyib-i kulüp et,
Sükût ü samt ile setr-i uyup et,
Yeterse kudretin keşf-i kurup et;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Kula hizmettir, Allah'a İbadet,
Kusurun aftir hakka riayet,
Huda'nın lûlfudıır sabr ii kanaat ;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Seni Allah lûtfundan yaratmış,
Sana lûtfiyle cennette yer etmiş,
Dahi dünyada halka sürür etmiş,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.


Güzel Allah senden razı olsun,
Güleç yüzün görenler zevki bulsun,
Sözünden her gönül lezzetle dolsun;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Çün Allah'ı seversin bil ki o hem,
Seni sevmiştir ey can senden erham,
Sen ey mahbub-u Hak, ol şad ü hurrem;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Sakın bir kimseyi incitme sövme,
Ve sen bir kimseden incinme dövme
Dahi sen kendini sohbette övme
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.

Hanife Hanımın atası Hakla,
Der; ey kızım hemen Kuran'ı oku,
Seninle bile bil her halde Hakk'ı;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



OĞLU ŞAKİR MUHAMMED’E ÖĞÜDÜ

Kıl Allah'a oğul sabr ü kanaat
Dahi kalbinde bul sabrü kanaat
Saadet aslı bil sabrü kanaat;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Her işin başıdır sabr ü kanaat,
Gönül sırdaşıdır sabrü kanaat,
Akü yoldaşıdır sabrü kanaat;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Cefalarla tehenni kıl sabur ol,
Anı Hak'dan temenni lal şekûr ol,
Ko tacili teenni lal sabur ol;
Hemen her halde kd sabr ü kanaat.

Acep İzzeti devlettir kanaat,
Güzel lezzet U nimettir kanaat,
Fenâsız binihayettir kanaat.
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Sabır lezzetli nimettir anı bul,
Sabır bir ulu devlettir anı bul,
Ve sermaye-i saadettir anı bul;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Kanaat ile kıl Hakk'a tevekkül,
Salât ü savm ile sabr ü tahammül,
Şeriatla amelden bul tecemmül;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Hemen sabr ile hoş keşf-i kurup et,
Dahi sır sakla setr-i uyup et,
Mülayim söyle tatyib-i kulüp et;
Hemen her halde kıl sabr ti kanaat.

Benim canım bahil olma kerim ol,
Gönül yap bir gönül yıkma halım ol,
Kanaat eyle ehlinle selim ol;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Gözüm halkın kapısın hiç gözetme,
O nâmahremle canm oda atma,
Ve gıybet etme, halka dil uzatma;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.

Muhammet Şakir'in babası Hakkı,
Der oğlu "üakir ol her halde Hakk'ı,
Ko kizbi, iiakir olma, söyle sıdkı;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.



EY BÜLBÜL-İ CAN


Ey bülbül-i can kalma
Haps-ı kafas-ı tende
Fani olanı alma
Bakı arasan sende
Ey bülbül-i eihanı (*)
Koydun o gülüstam (2)
Kaldın unutup ânı
Avare bu külhande (3)

Ol gülşeni unuttun
Külhande mekân tuttun
Çok toz ve tütün yuttun
Çık zevk et o güişende

Bu ten kafesin kesret^)
Bu mezbeleden uç git
Ol gülşen-i aşka yet
Mest ol tene ten tende

Mürgan (5) hem avazın (6)
Çün anladılar razın (7)
Çıkmışlar oturmuşlar
Güişende neşininde (8)

Ey tair-i eflaki (9)
Terk eyle ten~i haki (10)
Bu dane-i ten(11) taki
Zevk eyle o harmanda

Bu ceng-i cihanidir
Her havf (n) mekânidir
Var ol vatan-ı sulha
Rahat bul o me'mende (ls)

Çün cisimden ey mutlak
Hükmünde değil çıkmak
Dil penceresin aç bak
Seyreyle o ruzende (li)

Hakkı, ko bu eşbahi(15)
Bul alem-i ervahı Nuş(16)
eyle sen ol rahî(17)
Baki ol o meskende.

(1) Hoş sesler
(2) Gül bahçeleri
(3) Hamamlarda suyu ısıtmak için
(4) Kır
(5) Kuşlar
(6) Sesler
(7) Sır, gizli
(8) Oturulacak yer
(9) Feleklerde uçan
(10) Toprak vücudu
ateş yakılan yer
(11) Ten tanesi
(12) Korku
(13) Emin yer
(14) Pencere
(15) Cesedler
(16) îç
(17) Serap


RABBİM ALLAH, PEYGAMBERİM MUHAMMED

Hûda, Rabbım Nebim hakka Muhammed'dîr resül-allah.
Hem İslâm dinidir dinîm kitabımdır Kelâm-ullah.
Akayid içre ehl-i sünnet oldu mezhebim
Cema. Amelde bu Hanife mezhebidir, mezhebim vallah
Dahi zürriyetiyim hazret-i Âdem nebinin hem
Halik'in milletiyim dahi kıblem Kabe beytullah.
Bulunmaz Rabbımın zıddı ve misli âlemde
Ve suretten münezzehtir, mukaddestir Teâ-lallah
Şeriki yok, beridir dogmadan doğurmadan ancak
Ehad tir (Bir) küfjvi (benzeri) yok ihlâs içinde zikreder Allah.
Ne cismı-u ne arazdır ne mütehayyız (yer tutan) ne cevherdir.
Yemez, içmez zaman geçmez beridir (salim-uzak) cümleden Allah.
Tebeddülden, teğayyuzdan dahi elvan (renkler) ü eşkâlden (şekiller)
Muhakkak ol müberradır budur selb-i-sıfat-ullah.
Ne göklerde ne yerlerde ne sağ-u sol ve ön artta.
Cihetlerden münezzehtir hiç olmaz mekân-ullah
Huda vardır veli varlığına yok evvel ve âhir (son)
Yine ol varlığıdır kendinden gayrı değil vallah
Bu âlem yoğiken ol var idi ferd ve tek ve tenha
Değildir kimseye muhtaç ve hep muhtaç gayrullah
Ana hadis hülül (sızma) etmez ve bir şey vacip olmaz kim
İler işte hikmeti vardır abes (lüzumsuz) fiil işlemez Allah
Hülûl etmez o zât ahde (kula) ve hiç bir ferde zulmetmez
Ibadın (kulların) ıslahı lâzım değil kim halk ede Allah
Ama bir kimse cebriyle (zorla) bir iş işletemez asla
Ne kim kendi murad eyler vücuda ol gelir billah
Sıfat-ı bakemaliyle O dâim muttasıftır kim
Kamu noksan sıfatlardan beridir Zül-Celâl Allah
Sekizdir çün sıfat-ı zati ilim ile iradettir.
Hayat-u kudret-u halk-u basar sem^-ü kelâm-ullah
Âlim oldur ki ilmine erişmez kimsenin aklı
İhata eylemiştir cümle bu eşyayı ilmuhlah
Cemi (bütün) hayır ve şerri ol diler, takdir halk eyler (yaratır)
Veli hayrı sever ancak ki sevmez serleri Allah
Basır oldur hakîkattaki hep eşyaya nazırdır (bakıcıdır)
Veli gözden münezzehdir basardır min sıfat-ullah
Semi oldur her avazı (sesi) işitir sır (gizli) ile cehri (açık)
Münezzehtir kulaktan ol sıfattır anda sem-ullah
Mütekellimdir (konuşur) ol amma beridir dilden ağızdan
Huruf-u lafz-u savtiyle (sesiyle) değil vasf-ı Kelâm-ullah
Sübütiyye sıfatı kim ne aynıdır ne ayrıdır.
Kadim u dâim-u zatiyle kaimdir sıfat-ullah
Hakkın mükerrem ibadidir melekler yerde göklerde
Avamından avam-ı naşı efdal (üstün) eylemiş Allah
Yemek, içmek hem erkek dişilik yoktur anlarda
Hakka hiç asi olmazlar mutidirler Li emr-ullah
Hakkın yüz dört kitabı kim Nebiler üzre inmiştir.
Kulüptür onların dördü, suhuf yüzü Kelâm-ullah

***
Zebur'u verdi Davud'a dahi Tevrat'ı Musa'ya
Ve hem incil'i İsa'ya götürmüş Cebrail vallah
Habib-ullah'a Kur'an'ı götürdü hacet oldukça
Yirmi üç yıl itmam eyleyüp kat oldu (kesildi) vah-yullah
Nebiler ismini bilmek dediler bazılar vacip
Yirmi sekizin bildirdi Kur'an'da bize Allah
Biri Âdem biri İdris-u Nuh-u Hud ile Salih
Hem ibrahim ve tshak ile ismail Zebih-ullah (Allah için kurban)
Dahi Yakup ile Yusuf Şuayb ve Lût ile Yahya
Zekeriyya ile Harun eh (kardeş) Musa Kelim-ullah
Ve Davud ve Süleyman ve dahi tlyas ve Eyyup'tur
Birisi Elyesa'dır dahi İsa'dır o ruh-ullah
Birinin ismi Zülkifl ve birisi Yunus nebidir hem
Hitamı (sonu) ol habib-i Hak Muhammed'dir resul-Allah.
Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn üçünde ihtilâf olmuş
Ki bazı enbiyadır der ve bazı der veliyullah
Cemi enbiyanın evvelidir Hazreti Âdem.
Kamudan efdâl (üstün) ve ahir (son) Muhammed'dir habibullah
İkisinin arasında katı çok enbiya gelmiş
Hisabın kimseler bilmez, bilir anı hemen Allah
Bizim Peygamberin ahkâm-ı serî öyle bakîdir.
Ki ehl-i mahşeri bu şer'î ile fasledecek (ayıracak) Allah
Ve Mirac-ı nebî haktır ana şahsiyle muhtastır (ona mahsustur)
Çıkıp fevk-ul-ûlâye (en yükseklere) Hakkı görmüştür Habib-ullah.
Cihan cümle cihetiyle (yönleriyle) ve ecza-u sıfatiyle
Hem efal-ı ibadın (kulların fiilleri) hayır ve şerri cümle halk-ullah
Anın ilm-u muradü halk (yaratış) ü takdiriyle hadistir.
Ki yoktur halik ve bazı iki âlemde gayrullah İbadın ihtiyacı (isteği) vardır efalında cüzice (azıcık)
0 efal üzre bulmuşlar sevabı hem ikab (ceza) ullah
Ol efalın cemilidir (güzeli) Hakkın hüb-bu (sevdiği) rızasıyla
Kabihinde (kötü) bulunmaz ne muhabbet ne rıza-ullah
Haram erzaktır herkes yer içer kendi rızkın hep
Ve kimse kimsenin rızkın alıp ekledemez (yiyemez) vallah
Ecel vaktinde meyyittir (ölü) o maktul (öldürülmüş) ve ecel birdir
Ve hal-i yesin imanı değil makbul indallah
Kabirde Münkir Nekir dört şey sual eyler
Ki Rabbin kim nebin kimdir nedir dinin ve kıblengah
Cevabın verenin caniyle cismi zevk eder anda
Şaştı p küf far (kâfirler) ve âsiler çeker anda azab-ullah

Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse
Dahi yevm-i kıyamette (kıyamet gününde) eder emvatı has Allah (diriltme)
Verirler defter-i amalini (amel defterlerini) her adamın anda
Kiminin sağ eline kimine soldan ma'azallah
Kitabiyle hesabı var Hûda'nın rûz-ı mahşerde (mahşer günü)
Sorarlar herkesin efal-u akvalın bi emrillah
Kebairle sağair (büyükle küçük) ehline ol gün şefaatler
Ederler enbiya-u ehli ilim-u evliya-ullah (nebi, âlim ve veliler)
Ameller vezn olundukta (tartıldıkta) Sıratı geçmemiz haktır.
Ve Kevserle sekiz Cennet verir müminlere Allah
Girecek Cennete müminler anda çok bulup nimet.
Görürler şüphesiz anda niteliksiz Cemallullah (Allah'ın cemali)
Ve Cennetle Cehennem şimdi var ehliyle bakidir.
Cehennem yedidir ehlin yakar daim o nârullah (Allah'ın ateşi)
Hûda (Allah) afveylemez şirki ve illâ andan ednayi (aşağı)
Dilediği kulundan her günahı afveder Allah
Kabul eyler duayı Hakteala kendi fazliyle
Ve hâcat-ı ibadı (kulların işlerini) hem kaza eyler rauf Allah
Dahi İslâm ile iman ikisi şey-i vahittir (tek şeydir)
Cenab-ı Haktan ol her ne getirdiyse Resulallah
Kamusun dil ikrar ve tasdik eyledim bilkalp (kalple)
Birine yoktur inkârım inandım şüphesiz vallah
Kerâmât-ı veli (velinin kerametleri) haktır. Nebisi mücizâtîdir.
Keser az müddet içre çok mesafe Evliya-ullah
Bulurlar vakt-ı hacette (dilediklerinde) taam, (yiyecek) ve hem libas anlar
Behâim (hayvanlar) hem cemad (cansızlar) anlarla söylerler bi-iznillah
Gahî su üzerinde meşyederler (yürürler) vecd ve haletle
Havada gah uçarlar hark eder (bozar) âdâtını (adetlerini) Allah
Ve afdal-ı evliya Sıddîk-i-ekber, badehu (sonra) Faruk (Hz. Ömer)
Ve zinnureynden sonra (Hz. Osman) Ali'dir ol veliyullah
Bu dördü hem hilâfette bu tertip üzre kaimdir
Bu çâryardan sonra hem afdal-ı Evliya-ullah
Kalan ashabıdır ki cümlesinin zikri hayrolsun
Cemi âl-ü ashâb-ı kiramı sevmişim fil-lah (Allah için)
Aşere-i mübeşşire ve Fâtıma, Hasan Hüseyin
Bu ümmetten bula râh-ı cennet (cennet yolu) ile meş-hedü billah
Ve gayrı kimseye ayniyle Cennetlik denilmez kim
O gaybe (görünmeyene) hükmolur, gaybi ne bilsin kimse gayrullah
Ve ashab-ı kiramın cümlesinden sonra ümmetten
Cemi-i tabiin (tabiinin tümü) olmuştur afdal-ı Evliya-ullah.
Tasaddükla (sadaka vermekle) duamızdan bulur emvâtımız (ölülerimiz) nimet
Ve fazl-ı emkine (yerler) ve eşhas ve ezman (şahıs ve zamanlar) haktır ey vallah
Isabet-i ayın (göz değme) caizdir ve sihir insana vahidir
Beşer ilminden ajdaldır (üstündür) ulûm-î Enbiya-ullah
Hûda otuz iki farzı ibadına buyurmuştur.
Kamusun (tümünü) farz bildim boynuma aldım bi-tav-illah
Şuruti (şartları) beştir İslâm'ın ki tevhid-usalat-u savm (oruç)
Zekât-ü Hac, ganiler (zenginler) hakkına farz eylemiş Allah
Namazın şartı hariçte olanlar altı farz olmuş
Ve erkânı içinde oldular hem altı farz-ullah
Dışındaki teharet, setr-i avret (avret yerini örtmek) vakti bilmektir.
Ve abdest almak ve niyyet hem istikbal-i Beytullah (kıbleye dönmek)
Namaz içinde tekbir ve kıyam ile kıraattir
Rükû ve kade-i uhra ikişer secdedir lillâh
Vuzunun (abdestin) farzı yüz yumak, yedini merfakiyle hem
Başa mesh eyleyip ayakları guslet (yıka) dedi Allah
Güslün farzı üçtür kim tamazmuzdur (ağız çalkalamak) hem istinsah
Üçüncü cümle azasın yumaktır tevbet-ün Lillah
Teyemmüm eylemek vaciptir abdest ile güsliçin
Su bulunmazsa ya kudret yok ise bu şer-ullah
Anın rükni iki vurmak, şuruti beş biri niyyet
Said (yüksek) ve tahir (temiz) ve mesh ve biri acz-ı ibadullah (güçsüzlük)
Ve savmın farzı üç: niyyetle ehl-ü şürbi (yeme, içme) terketmek
Fecr doğduktan gün batınca imsak oldu emrullah
Dahi Haccın furuzu üç biri ihrama girmektir
Biri vakfe Cebel (dağ) üzre ziyaret oldu Beytullah
Harami itikat etmek haram andan sakınmaktadır.
Halâli hem halâl etmek budur cümle furuzullah
Hem ashab-ı güzin-u tabiin-u müctehidinîn
Ne kim var ehl-i sünnet velcemaat cümle Ehlûllah
Kamunun itikadı bu beyitler üzredir bil, Hakkı
Budur hak mezhep ancak bunda sabit eylesin Allah
Eğer benden küfür amda (bilerek) ve hata sadır oldu ise (çıktı ise)
Ben o küfrün cemimde beri oldu li vechullah
Dahi şer'a muhalifse eğer efâl ve ahvâlin (fiil ve sözlerin)
Ben anlardan rücû ettim ve tüptü (tevbe ettim) kurbe-tullah
Ne kim kılmış Habibüllah bize tebliğ ahkâmı
Kabul ettim anı âmentü billah ve hükmül-lah
Dilim ikrarım kalbimle tasdik eyledim candan
Senin hıfzında (korumanda) imanım emanet olsun ey Allah.




AÇLIĞA METHİYE

Açlık ki tok eyler ol kamu azayı Açtıkta bu nefs, terk eder dünyayı
Hem açlık açar rumuz her manayı
Açlıkta bulur bu can ve dil Mevtayı
Nandan (ekmek) boş olan pür (dolu) hikmettir.
Gönlü gözü uyanık işi ibrettir.
Açlık ki tamam hiffet (hafif) ve iffettir
Her derde şifadır ol tene sıhhattir
Hakkı, az ye eyle batna (karna) hulku mizan
Açlıkta yok ol ziyan ki toklukta ayan (belli)
Açlıktan olan ziyana peştir (yeter) bir nan
Toklukta marazlara gerek çok derman
Hakkı, yemek az ye, az uyu, az söyle
Can sağlığı, dil hoşluğu bul sen öyle
Her ne dilesen gönülde bul, zevk eyle
Kim iki Cihan saadetidir böyle
Bend eyle dıhanı (ağzını bağla) bu cihanı seyret
Koy hobi (uyku) gönülde her nıhanı (gizli) seyret
Aşk aça yürekte çün dihanı (ağızları) seyret
Deryalar içip sofayı canı seyret
Nefs ehline gerçi açlık olmuş zindan
Amma ki gönül ehlinedir hoş seyran
Açlıkta gönül safa bulur lezzeti can
Pes cu (açlık) dur ehli hakka Hak'tan ihsan
Hakka ki taam (yemek) ı enbiyadır açlık
Hem hal ve makam-ı evliyadır açlık
Hem Mijval-ı kalb-ı asfiyadır açlık
Her derde deva ve hoş neva (nağme) dır açlık
Hakka ki safayı asfiya (temiz kalpli) cu olmuş
Takva ve reşad-ı etkiya cu olmuş
Hem fitnat-ı reyi ezkiya (zekiler) cu olmuş
Bel zirve-ı çayı irtikâ (yükseliş) cu olmuş
Çok uyumak oldu ilim ve fazlı hadım (yıkıcı)
Nevvam (uyuyan) ve ekül (yiyen) olur alil ve nadim
Hakkı Hak için nahar ve l %ı (gündüz gece) ol kaim
Ölmezden olup sen olgamın, m haim
Oldukça bu nefs hay (diri) gönüldür naim (uyumuş)
Nefs olsa gönül bulur hayat daim

GELİR ELBETTE SANA KISMET OLAN

Âlem içinde ayan ve pinhan (açık ve gizli)
Gelir elbette sana kısmet olan
Kişinin gece ve gündüz talebi (isteği)
Olamaz rızk-ı kesirin (çok rızkın) sebebi
Rızkına kani olan ehl-i mezak (zevk sahipleri)
Olalar mazhar-ı ismi rezzak
Seni yoktan var eden aç etmez
Gayri kapılara muhtaç etmez
Yürü var Hakka tevekkül eyle
Haline sabır ve tahammül eyle
Genç kâşanede rahat hoştur
Dade-ı Hak (Allah sevgisi) kanaat hoştur
Biliriz ahvâlini rezzâk-ı Hakim
Rızkını vakt ile eyler teslim
Mâle mevkuf (bağlı) değil erzakın
Gayri yüzden itirir rezzâkın (rızkım veren)
Çeşmini hatırını eyle gani (zengin)
Kerem et olma geda (dilenci) çeşm-i deni (aç gözlü)
Çekme hiç gürisnelikten (açlıktan) haşyet (korku)
Kulun aç kormu veliyyinimeti (Allah)
Bizi ey Hay Huda-yı muteal (diri yüksek Allah)
Rızk için kılma perişan ahval
Zikrini dilde (gönülde) gıdayı ruh (ruhun gıdası) et
Canda hikmet kapısını meftuh et (aç).

ALLAH’IN VASIFLARI
«MÜSTEZAD»

Ey mâlik-i mülk-i du (iki) cihan, vahid-î kahhar (tek kahredici)
Yoktur sana sâni (ikinci)
Sen dâim ve bakisin ve yok dar (çevre) da diyar (şehir)
Eşya heme (hepsi) fâni
Mevcud-ı hakikisin ve ma'dümdur (yok olacaktır) eşya
Çün (çünkü) saye (gölge) ve rüya
Sensin hep edüp ey Uy en ey fâil-i muhtar (Allah)
Ahval-ı cihan
Sun'unia var ettin nice bin enfüs-i ervah (nefis ve ruhları)
Eşkâl (şekiller) ile eşbâh (cesetler)
Nurunla semavet-ü zemin (gök ve yeri) eyledin izhâr (gösterdin-y arattın)
Hep kevn-ü mekânı (varlık-kâinat)
Ey evvel-ü hem âhir (ilk ve son) ve hem batın-u zahir (içli ve görünen-Allah) Senden bu mazâhir (görünenler)
Hep havi (kudret) dahi kuvvet alır ondan ve bisyâr (çok)
Hem nam ile şanı (ad ve sanı)
Aşkınla dönüp ruz ile şep (gündüz ile gece) rakseder eflâk (felekler oynar) Hayrette kalır hâk (toprak)
Şevkinle yanar şems-ü kamer (güneş ve ay) sabit seyyar (durucu ve ge¬zegen) Eyler deverani (dönerler)
Eflâk-ü anasırla mevalide (bitki, mâden, hayvan) çu hemrâh (yol gösteren) Nurundur ey Allah
Zerrati kamu eyledi serkeşte (hayrette) çu pergâr (dönen)
Aşkın hafakanı (çalkantısı)
Aşkınla hava cuş edüp (coşar) emvac olur ebhor (denizler dalgalanır)
Şev¬kinle kamu pür (çok)
Aşkın düşürür şevk ile vadilere (derelere) naçar (zorunlu)
Her ab-ı revanı (kar suları)
Aşkınla muamma-yı (gizlilikler) cihan, hal olur (çözülür) ancak
Ey vâhid-i mutlak (tek Allah)
Bir şule (alev) imiş âlem edermiş anı tekrar
Aşkın cevelani (dönüşleri)
Her can-ü gönül, tab iledir nuruna mail (eğilimli)
Nur anlara şâmil
Zerrat-ı Cihan, vahdetim (birliğini) eylemiş ikrar
Bî nutk-u lisanı (konuş¬madan)
Nurunla, dil-ü didemize (gönülle gözümüze) göster ilâhî
Eşyayı, kema hi (olduğu gibi)
Tâ seyredelim şanların ey kulzem-ı Zahhâr (ey denizleri coşturan)
Her an-u zamanı
Nurunla zuhur etti çu ervah ile esma (ruhlar ile isimler)
Aşk oldu müsenmâ (adlandı)
Göster bize her mertebede şâir etvar (tavırlar-fiiller)
Bir ayn-ı ayanı (gö¬ren göz)
Ger aşk-ı cihangirine (ulu) meyil eylese (eğilse) zâhid
Olurdu muşâhid (görücü)
Hem Kabe misali sevb etmezdi ol inkâr
Her seng-ı nişanı (belli taşı)
Hakka ki olan aşk-ı safa bahşına (sevinç verici) vâkıf olmuştur o Arif
Hoş cam gibi şefkat eder cümleye her bâr (her zaman)
incitmez o canı
Âdemde kodun sırrına mahzen dil agah (uyanık gönül)
Olmuş o nazargâh (bakış yeri)
Çün ayınadır lütfüna dil ey şeh-ı cebbar (Allah)
Kesreyleme anı (onu kırma)
Sâf eyle bu dil aynasın, tâ Tura (Tur'a kadar)
Kâmil ol hüsne mukabil
Baktıkça ana sen seni kim dola envar (nurlar dolsun)
Hem râz-ı nihani (gizli sırları)
Her hamd-ü sena meth-ü duadır sana raci (dönen)
Sen cümleyi Cami (hep¬sini toplamışsın)
Hep senden alırlar dün ve gün âşık ve dildar
Hem aşk ve hem anı
Mihrinle (güneş) pür ettin (doldurdun) bir avuç hâki (toprağı) dirahşan (parıldayıcı)
İsmin ded;n insan.
Nurunla hem ettin cüzünü mazhar-ı didar (cemalini gösterme)
Bulmuş le-meanı (parıltıyı)
Yolunda çu terk eylemişim cümleyi
Mevlâ Bildim seni ulâ (ilk)
Dil gerçi senin çün sever ol cümleyi
Yekbâr (bir kere) olmaz nigarani (ba¬kam)
Aşkınla refik eyle (yoldaş et) beni olsun enisim (alışma)
Hem dilde celisim (beraberim)
Şirin diheni (tatlı ağzı) cana değer eyliyle güftar (söz söyliye)
Esrar-ı beyan (gizlilikleri bildirme)
Bî aşk temin (aşksız vücudum) bâr-ı gırandır (ağır yük)
Ey dost Ger mağz (dimağ) ger mağz ve eğer Post (cild-deri)
Aşkınla tahammül kılınır (dayanılır) yükle ne kim var
Her bâr-ı giranı (ağır yükü)
Bı aşk belâdır ki ne var devlet ve nimet Aşkınla saadet
Aşkınla belâ bal olur ateş, gül ve gülzar (gül bahçesi)
Oldur zer-ı kani (altın madeni)
Aşkın elem-ü derdi verir gönlüme lezzet
Oldur bana izzet (aziz olma)
Kim gamla yanıp cism ola kül can ola çün nâr (ateş) itr ola düham (du¬manı ıtır ola)
Aşkınla dolan, buldu ayan (açık) devlet ve ikbal
Hem izzet ve iclâl (tazim)
Benlikte kalan nefse uyan müdbir bimâr (şansız bir hasta)
Çekmiş o ziyanı
Bir kerre içen âşık elinden mey safi (temiz şarap) olmuş ana kâfi
Cismi uyuşup kalbi olur hane-ı humar (içki evi)
Kor âb ile nanı (su ile ekmeği)
Aşkın çün olur âşıka deryaları sakı (denizleri sunan)
Hay (diri) olur o baki
Şevkin bitirir (yeşertir) gülsen-i (gül bahçesi) canında çok ezhâr (çiçek¬ler) Esmar-ı cinani (cennetlerin meyvelerini)
Benlikten irağ et beni, aşkına vasıl (aşkına eriştir) olsun bana hasıl
Anında ne kim görürse gönül eyliye tezkâr (ansın)
Ol ruh-ı revam (akıcı ruhu)
Evham-ı (kuruntu) hayalimle işim havf-u hatardır (korku ve tehlike)
ödten bu beterdir
Hüzünle pür et (doldur) gönlümü tâ kalmasın efkâr (fikirler kalmayin-
caya dek)
Ver emn-ü amâni (korkusuzluk - huzur)
Kahrinle olan münkabiz eylerse (tutarsa) tevekkül
Hem sabr-u tehammül
Mihrinle (güneşinle) dolar kalbi, gider zulmet-ı ağyar (yabancı karanlık)
Kor tir ve kemani (ok ve yayı)
Hikmetle nazar et nedir heyet-i âlem çok âyet muhkem,
Eşyada ayan (açık) nur-ı yakın (inanç nuru) bulmuş o Hüşyar (akıllı)
Kor gayri kemani
Şevkinle figan eden (bağıran) olur aşkına mahrem
Zevk eyler o her dem
Feryad ile (bağırmakla) çün bahre (denize) erer bahrolur enhâr (nehirler
deniz olur)
kalmaz o figanı (bağırmaları)
Çün nur-ı Habibinle ki oldur yamamn irfan .(irfan denizi)
Kıldın bizi şâdân (sevindirdin)
Ol bahr-ı hakikatten olur her dile fevvâr (her gönlü köpürten - coşturan)
Aşkın galeyanı (kaynaması)
Her dilde sana hamd-ü sena eyledi Hakkı yok anladı halkı
Aşkınla eder nazm hoş efkâr ile eşâr (hoş fikirlerle şiirler dizler)
Ebkâr-ı maâni (manaları birleştirerek)

GÂFİL OLMA HAZIR-I HAKK OL!

NAZIM
Nimet-i uzmaxyı cemiyette idin bir zeman
Düştün andan bu azâb-ı gaflet vecihle yaman
Aşina-yı Hak iken bigâne3 oldun bigüman (şüphesiz)
Aynı Beyt-ullah4 iken Puthane5 olmuş dil heman
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Hazır ol kim nimet-i cemiyet hatır odur
Gafil olma kim azâb-ı tefrika6 hâzır odur
Hak'ka candan kıl teveccüh7 kalbine nazır8 odur
Evvel-ü âhir9 odur hem bâtm-u zahir10 odur
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman

Cehl ve havf11 ve gam-u gazab12 hep gaflet ve nisyândandır
Gafil olan sü-i hulkiyle14 yanar nirandadır15
Ârif-i agâh16 olan can, rahmet-i Rahmandır
Gark-ı bahr-ı vahdet17 olmuş Cennet-i irfandadır
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman

Ab-u nanı18 koy bu cisme Zikr-i Hak19 idam20
Zevk-i zikrul-lah21 ile dil mutmain olsun tamam
Hayrete var kim odur dil beytine22 Babüs-selâm 23
Hak ile her halde ol tâ ol senin ola müdam24
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman

Ey gönül her ne dilersen sende, iste de sende bul
Ger saadet mend25 isen kendinde bul ol dosta yol
Bab-ı hayrette26 huzur-ı Hazrete eyle duhul27
Masivadan fariğ28 ol aşkın deminden pürdem öl29
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman

Sözlük :
Nimet-i uzma:büyük nimet (1)
Azab-ı gafet gaflet azabı (2)
Bigane:ilgisiz (3)
Beytullah: Allah’ın evi (4)
Puthane:Putlar evi (5)
Azab-ı tefrika : tefrikacılık acısı (6)
Teveccüh: yönelme (7)
Nazır:gözetici(8)
Evvel ahir:başlangıç ve nihayet(9)
Zahir ve Batın: görünen ve gizlide kalan(10)
Cehalet ve korku (11)
Gam ve öfke Nisyan:unutma (13) (12)
Sui hulk: kötü ahlak (14)
Niran (15)
Arif-i ağah irfan ehli (16)

Gark-ı bahr-i vahdet (17)
Su ve ekmek (18)
Zikr-i Hak yaratanı anma (18)
İlk ve son (19)
İdam: katık 20)
Allahı anma (21)
Dil beyti: gönül evi (22)
Teslimiyet kapısı (23)
Müdam : devemlılık (24)
Saadetmen: mutluluk (25)
Bab-ı hayret :hayret kapısı (26)
Duhul: dahil olma (27)
Masivadan fariğ : dünyevi her şeyden ferağat (28)
Pürdem (29) zamanın doluluğu



ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI’YA GÖRE ŞERİAT NEDİR?

Habibine atasıdır1 şeriat
Yirmi üç yıla dek Cebrail'in
Ana vahy-ı Hüdasıdır şeriat
Cihanda çoktur envai ulumun2
Kamusunun hemasıdır şeriat
Bu nefsi kâfiri katletmek3 için
Hak'km hükmü kazasıdır şeriat
Cihad-ı ekber4 eden ehl-i irfan
Kulübünün5 safâsıdır şeriat
Tarikat kurbanının önünde
Delil ve müktedâsıdır6 şeriat
Hakikat gerçi sultanlıktır amma
önünde anın livasıdır7 şeriat
Şeratten veli yad olmaz asla
Velinin aşinasıdır8 şeriat
Şeriatle durur arz-u semavat9
Bu bünyanm10 binasıdır şeriat
Ne bilsin şer-İ pâki11 ehli ilhad112
Ol a'dânm13 cefasıdır14 şeriat
Hemen anlar da aklınca sanır kim
Nizam için olasıdır şeriat
Sakın canım sakm anlar gibi hem
Deme sen de nolasıdır şeriat
Şeriatsız hakikat olur elhad15
Hakikat gün ziyasıdır16 şeriat
Ziyası olmıyan şemsi 17 de yok bil
Hakikatle kıyasidir şeriat
Cihana bir veli gelmez ki illâ
Elinde anın asasıdır18 şeriat
Dahi başında tac-u şâl ve kisvet19
Hem eknanda20 abâsıdır şeriat

1.A’ta: armağan
2.envai ulum çeşitli ilimler
3. nefsi kâfiri katletmek : inkarcı nefsi öldürmek
4. Cihad-ı ekber : nefisle yapılan büyük cihat
5.kulübün sefası : Kalplerin bahtiyarlığı
6. müktedâ :Örnek
7.Liva: bayrak
8.Aşina : tanıdık
9.Arz ü semavat : yer ve gökler
10.Binalar
11.şer’i pâki: pak şeriat
12. ehli ilhad : ateist
13.Ol a’da: o düşmanların
14:cefa: eziyet
15.ilhad : dinsiz
16.Gün ziyası: gün ışığı
17.Şems:güneş
18.Asa
19 tac u sal ve kisvet : başa tac ve kisveler
20.Eknan evler odalar


GÖNÜLLER ANCAK “AŞK” İLE İNŞA OLUNUR
Aşk ile mâmur1 olur
Hane-i viranımız2
Hüzünle mesrur olur
Tâlib3i - cananımız

Her ne ki âlemde var
Aşk imiş ey yar-ı gâr4
Olmuş ol leyl-ü nahar5
îlm ile irfanımız

Aşk ile hoş dolmuşuz
Mest-i müdam6 olmuşuz
Fakr-u fena bulmuşuz
Oldu baka şanımız

Gerçi hakiriz7 çu hâk8
Oldu veli aşk-ı pak9
Dilde Çu meh10 tâ-benâk11
Oldu çu zer Kânimiz12

Çevremize ne felek Kim
Devreder13 ol çün kelek14
Kim Şeh-i mülk-ü melek
Tahtıdır eyvanımız15

Aşk gedası16 olan
Saltanat eyler nihan17
Lâ-cerem18 olmuş cihan
Bende-i fermanımız19

Hakkı, Cu divâne20dır.
Âşık-ı cananadır.
Aşk ile meyhanedir
Şevk ile hayranımız



Sözlük:
(1) Şenlenir
(2) Yıkık evimiz
(3) Talıb: istekli
(4) Yar-ı gâr: gerçek dost
(5) gece gündüz
(6) Daimi sarhoş
(7) Alçak
(8) Toprak
(9) Temiz aşk
(10) Ay
(11) Parlak
(12) Altın madeni
(13) Döner
(14) Durucu
(15) Divan
(16) Dilenci
(17) Gizli, saklı
(18) Mutlaka, elbette
(19) Emrimize bağlı
(20) Deli

GAFLETTEN UYANMAK CANA SAFADIR

Gafletten uyan ey dil, kim bâd-ı saba1 geldi
Aşkın yeli esti bil kim, cana safa geldi
Ey âşık-ı ruhani vey arif-i rahmani
Tenha gece bul ânı kim cana hidâ2 geldi
Ver hâbmı3 emvate4 gel kadı-ı hacata5
Hoş başla münacate6 âvânı sena7 geldi
Koy hâb-u hayalatı terk eyle muhalâtı8
Bul aşk ile halatı kim şevk-i lika9 geldi
Kesret10 kederinden geç vahdet meyini11 saf iç
Sen sayma vücudun hiç, ol nur ve ziya geldi
Hâb içre olur gamlar aşk içre olur demler
Agâh12 olun âdemler çün avn-ı hüda13 geldi
Hakki, ko bu ağyarı14 bul dilde o dildâri15
Fevt eyleme16 eshâri17 kim vakt-i nida18 geldi

Sözlük:
(1) Lâtif rüzgâr (7) övme zamanları (13) Allah'ın yardımı
(2) Hidayet (8) Olmıyacak şeyleri (14) Yabancılar
(3) Uyku (9) Görme şevki (15) Sevgili
(4) Ölülere (10) Çokluk (16) Kaçırma
(5) Allah (11) Birlik şarabı (17) Seher vakitlerini
(6) Yalvarışa (12) Bilin-uyamn (18) Seslenme zamanı

CAN-I DİLDE, HANE KILDIN AKİBET

Can-ı dilde, hâne kıldın âkibet1
Gönlümü virane2 kıldın âkibet
Öl cünün3 zincirini tahrik edüp
Sen beni divâne4 kıldın âkibet

Aşk-ı bipervâyâ5 mahrem eyledin
Akıldan bigâne6 kıldın âkibet

Dane-i nâçiz7 idim ben zir-ı hâk8
Dane-i yüz dane kıldın âkibet
Dane iken bağ ve bustan0 eyledin
Hâki, Pür kaşane10 kıldın âkibet

Cümleden kat eyledin11 çün gönlümü
Vasıl-ı canana12 kıldın âkibet
Hamr-ı vahdetten13 içirdin tab'ıma
Ruhumu Peymana14 kıldın âkibet

Sâki-ı gülzâr15 cansın dembedem16
Gönlümü meyhane kıldın âkibet
Ey Fakir-ullah bu Hakkı bendegi17
Âşık-ı ferzane18 kıldın âkibet

Sözlük:
(1) Son, netice (7) Değersiz tane (13) Birlik şarabından
(2) Yıktın (8) Toprak altında (14) Kadeh, bardak
(3) Delilik (9) Bahçe (15) Çiçeklik
(4) Deli (10) Dolu köşk (16) Her an
(5) Pervasız, korkusuz (11) Kestin (17) Kulunu, köleni
(6) Yoksun, yabancı (12) Canana kavuşturdun (18) Arif, hekim

KAİNATIN KANUNU DEĞİŞMEKTİR

(Gökten yere ve zerrelerle ta güneşe kadar)
Cihan kevn-ü fesat üzre cümle rağbetle
(Cihen, oluş ve bozuluş içinde hep içten)
Kemâlini talep eyler mürebbiden Cavid
(Dima kemale ermesini Allah'tan ister)
Kemal-ı hayat nebat ve kemali hayvandır
(Hayatın kemali bitki, bitkinin kemali hayVari(ı
Kemal-ı hayvan insandır oldur asıl nuvid
(Hayvanın kemale ereni olgunu insandır asıl
Kemal-ı adam olur hem visal-ı aşk-ı Cemil ^^ bUdUr)
(Kemale eren adam da ilâhı aşka erişir
Ki oldur asıl muradat ve gayet her ünıid
(Ki her ümid ve dileğin gayesi odur)
Çü bahr mevc olur andan buhar ve gaym
(Çünkü denizden dalga ondan da buhar, ^ mtarv
Matar ki sel olur aslın bulur karip Ve '^.^ Ve yağmur c
(Yağmur da sel olur ve ergeç aslını bulur\
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
(Çünkü aşk, daima eşyayı seyreder ve deverder
Her anda kevn-ü fesad oldu başka halk-ı cedid
(Her an dünyaya yeni yaratıklar gelir
O kim cihanı bu hikmetle seyreder
Hakkı (Hakkı, bu hikmetle cihanı seyreder)
oL ehl-ı dildir o vâsi'dil oldu Arş-ı mecid.
(O gönül ehlindendir. Onun geniş gönlü, yüksek arş oldu.)

GÖKLER ALEMİNİ TASVİR

Nazar eyle bu devr-i eflâke
(Bu devreden, dönen, feleklere bak)
Daire oldu nokta hâke
(Toprağa nokta daire oldu)
Daire içre âlem-i imkân
(Varlık âlemi, bu daire içindedir)
Âlem içinde behâim ve insan
(Âlem içinde hayvanlar ve insan)
Oldu insan, içinde Arş-ı azam
(insan onun içinde arş-ı a'zam oldu)
Kâbet-ullah yani kalb-i selim
(Allah'ın evi temiz kalp)
Kalb içinde mahabbet-i sübhan
(Allah'ın sevgisi kalbin içindedir)
Ahsen-ül halikın ve alışan
(Yaratıkların en güzeli ve sânı yüksektir)
Anınla vücuda geldi cihan
(Cihan onunla var oldu)
Bahr ile sanki mevc-i bi payan
(Sanki denizle sonsuz dalgadır)
Katreden Âdemi kılar peyda
(Bir damladan Âdemi var eyler)
Anı, bahr-ı ülve eder mahza,
(Onu, yüksek denize salar).
(1) İsteklisi.
(2) Şekline, yapısına.
(3) Feleklerin gönül ve canına.


NEFSİNİ BİLEN ALLAH’I BİLİR
Kandedir cehliyle zulmet nefs-i şüb'anındadır
(Nerede bilgisizlik ve karanlık varsa senin doymuş nefsindedir)
Kandadır ilimle hikmet bil anı canındadır (ilimle hikmet nerede? Bil ki o canındadır)
Zahir ahkâm-ı eflâkin eğer mahkümisen
(Eğer görünüşte feleklerin ahkâmına boyun eğmişsen)
Batına Ay, kevn felekler cümle fermanındadır (içten Ay, varlık ve feleklerin hepsi senin emrindedir)
Sureta bu harman âlemde sen bir tanesin
(Gerçi görünüşte sen, bu âlemin harmanında bir tanesin)
Ma'nâ yüzünde ne kim var cümle harmanındadır (Mana âleminde ne varsa hepsi senin harmanındadır)
Siki vur mirat-ı kalbe taşraya bakmağı kov.
(Kalb aynasına cila vur, parlat. Dış âleme bakmayı bırak)
Sen sana bak cümle âlem halkı divanındadır
(Sen kendine bak âlemin bütün halkı senin divanında 'huzurundadır')
Vech-i Hakka aynasın sen, sen özünü bir hoş gözet (Hakkın yüzüne sen bir aynasın, kendini iyice gözet)
Men araf sırrındaki maden senin kânındadır
(Nefsini bilen Allah'ını bilir sırrındaki maden senin içindedir)


Ey gönül sendedir ol Kaf kanaat (1) sende
Sendedir akıl ve edeb nutk-ü belagat (2)sende
Sendedir aşk ile can hüsün ve Melahat (3) sende
Sendedir baht-ı âlâ (4) necmi saadet(5) sende
Sendedir ilm-i ledûn(6) rumz-ı beşarat (7)sende
Sendedir sırr-ı hüda(8) ban emanet (9) sende
Sendedir güne-ı nihan (10) ayn-ı keramet (11) sende
Sendedir kân-ı kerem (12) zat- hidayet (13)sende
Sendedir hamr-ı ezelü (14)sekr-ü feragat (15)sende
Yar iken tanı uzun bunca feraset sende
Sendedir nur-ı hüda (16) lûtüf ve inayet (17) sende
Hasılı sendedir ol gayet gayet sende
Sendedir türlü hüner türlü maharet sende
Sendedir zabt ile rabt (18) emre itaat sende
Sendedir hulk-ı cihan (19)cümle imaret(20) sende
Sendedir bahr(21) ile ,bir cümle vilâyet sende
Bu cihan varlığı hoş buldu nihayet sende
Varlığın aşka değiş eyle feragat(22) sende
Sendedir düzah-ı süzan (23) dahi Cennet sende
Sendedir iki cihan mülkü tamamet sende
Gafil olma gözün aç âlem-i kübra (24) sensin
Sıdre ve levh ve kalem arş-ı mualla (25) sensin.

(1) Kaf dağ! büyüklüğündeki kanaat.
(2)Güzel ve açık konuşma.
(3)Güzellik ve çekicilik.
(4)Yüksek şans.
(5)Saadet (mutluluk) yıldızı.
(6)ilâhî sırları bildiren ilim.
(7)Müjdenin işareti.
(8)Allah'ın sırrı.
(9)Emânet yükü.
(10)Gizli hazine.
(11)Keramet gözü.
(12) Cömertlik ma'deni (kaynağı).
(13) Doğru yol göstericiliği.
(14) Ezelî (başlangıcı olmayan) feraga¬tin, fedakârlığın sarhoş edici şarabı.
(15) Anlayış (idrak).
(16) Allah'ın nuru.
(17) Lutûf ve yardım.
(18) Tutukluk ve bağlılık.
(19) Cihanın tabiatı (huyu). .
(20) Bütün bayındırlık.
(21) Deniz.
(22) Vaz geçmek.
(23) Yakan Cehennem.
(24) Büyük âlem.
(25) Yüksek arş.

KEVN VE FESAT (OLUŞMA VE DAĞILMA)

Bu kâinat cihan hep tebeddül eyler ümid
(Bu kâinatta, bu cihanda hep ümit değişir)
Semâdan arza dek ve zerrelerle tâhurşid
(Gökten yere ve zerrelerle ta güneşe kadar)
Cihan kevn-ü fesat üzre cümle rağbetle
(Cihen, oluş ve bozuluş içinde hep içten)
Kemâlini talep eyler mürebbiden Cavid
(Dima kemale ermesini Allah'tan ister)
Kemal-ı hayat nebat ve kemali hayvandır
(Hayatın kemali bitki, bitkinin kemali hayvandır)
Kemal-ı hayvan insandır oldur asıl nuvid
(Hayvanın kemale ereni olgunu insandır asıl müjde budur)
Kemal-ı âdâm olur hem visal-ı aşk-ı Cemil
(Kemale eren adam da ilâhı aşka erişir
Ki oldur asıl muradat ve gayet her ümid
(Ki her ümid ve dileğin gayesi odur)
Çü bahr mevc olur andan buhar ve gaym ve matar
(Çünkü denizden dalga ondan da buhar, bulut ve yağmur olur)
Matar ki sel olur aslın bulur karip ve baid
(Yağmur da sel olur ve ergeç aslını bulur)
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
(Çünkü aşk, daima eşyayı seyreder ve devreder)
Her anda kevn-i fesad oldu başka halk-ı cedid
(Her an dünyaya yeni yaratıklar gelir)
O kim cihanı bu hikmetle seyreder Hakkı
(Hakkı bu cihanı seyreder)
O EHLİ DİLDİR, o vâsi'dil oldu Arş-ı mecid.
O gönül ehlindendir Onun geniş gönlü, yüksek arş oldu.)

Nazar eyle bu devr-i eflâke
(Bu devreden, dönen, feleklere bak)
Daire oldu nokta hâke
(Toprağa nokta daire oldu)
Daire içre âlem-i imkân
(Varlık âlemi, bu daire içindedir)
Âlem içinde behâim ve insan
(Âlem içinde hayvanlar ve insan)
Oldu insan, içinde Arş-ı azam
(însan onun içinde arş-ı a'zam oldu)
Kâbet-ullah yani kalb-i selim
(Allah'ın evi temiz kalp)
Kalb içinde mahabbet-i sübhan
(Allah'ın sevgisi kalbin içindedir)
Ahsen-ül halikın ve alışan
(Yaratıkların en güzeli ve sânı yüksektir)
Anınla vücuda geldi cihan
(Cihan onunla var oldu)
Bahr ile sanki mevc-i bi payan
(Sanki denizle sonsuz dalgadır)
Katreden Âdemi kılar peyda
(Bir damladan Âdemi var eyler)
Anı, bahr-ı ülve eder mahza.
(Onu, yüksek denize salar).
NAZIM
Kandedir cehliyle zulmet nefs-i şüb'anındadır
(Nerede bilgisizlik ve karanlık varsa senin doymuş nefsindedir)
Kandadır ilimle hikmet bil anı canındadır (İlimle hikmet nerede? Bil ki o canındadır)
Zahir ahkâm-ı eflâkin eğer mahkümisen
(Eğer görünüşte feleklerin ahkâmına boyun eğmissen)
Batına Ay, kevn felekler cümle fermanındadır (içten Ay, varlık ve feleklerin hepsi senin emrindedir)
Sureta bu harman âlemde sen bir tanesin
(Gerçi görünüşte sen, bu âlemin harmanında bir tanesin)
Ma'nâ yüzünde ne kim var cümle harmamndadır (Mana âleminde ne varsa hepsi senin harmamndadır)
Siki vur mirat-ı kalbe taşraya bakmağı kov.
(Kalb aynasına cila vur, parlat. Dış âleme bakmayı bırak)
Sen sana bak cümle âlem halkı divanındadır
(Sen kendine bak âlemin bütün halkı senin divanında 'huzurundadır')
Vech-i Hakka aynasın sen, sen özünü bir hoş gözet (Hakkın yüzüne sen bir aynasın, kendini iyice gözet)
Men araf sırrındaki maden senin kânındadır
(Nefsini bilen Allah'ını bilir sırrındaki maden senin içindedir)

MANZUME
Çün buhar-ı gıda dimağa gelir (Besinin buharı dimağa gelince) Ol havas beruna hâil olur (Diş duyuların işlemesine engel olur) Ruh-ı hayvani ol zaman ne eder (O zaman hayvanı ruh ne yapar) Zahir cismi kor döner gider Bedeni bırakır döner gider) Pes havas beruna muattal olur (O zaman dış duyular işlemez olur) Hâlet-i nevmi cisim anınla bulur (Beden de uyku halini bulur) Çün dimağın havası kalbe iner (Çünkü dimağın duyuşu kalbe iner) Kalb o dem enderun-ı ruha döner (O anda kalp ruhun içine döner) Kalbe ilham olur işaretler işaretler, kalbe ilham olur) Asıldan kalp olur beşaretler (Asıldan müjdeler gelmiş olur) Bî vesait bulursa nafiadır (Vasıtasız bulursa faydadır) Aynı vakıy olur ki vakıy'adır (Olayın tıpkısı oluverir) Kalb, eğer vasıta ile olsa habir (Kalp, vasıta ile bilebilirse) Gördüğü düstûr olunur tâbir (Gördüğü rüyadır açıklanır)

Pes gelir kalbe gördüğü rüya
(Sonra, gördüğü rüya kalbe doğar)
Ya işaret veya beşaret ona
(Ona ya müjde veya işaret şeklinde gelir)
Arabi ismi evveli alınır
(Arapça adın ilk harfi alınır)
Ne ise ol huruj ile bilinir
(Rüya ne ise o harflerle bilinir)
Elif ululuğu işaret olur
(Rüyada gördüğü şeyin adının ilk harfi elif (A) ise ululuğa
işarettir)
Rıfat-ı kadrına beşarettir
(Değerinin yükseleceğini müjdeler)
Ba (B) ise cisim ve cana rahattır
(B ise beden ve ruha rahattır)
Ta (T) ise husul-ı hacettir
(T ise dileği, muradı olacaktır)
Sa (S) ise düşmen üzre nusrattır \
(S ise düşmanını yenecektir)
Cim (C) fırsat ve ganimettir
(C ise, eline mal edinme fırsatı geçecek) Ha (H) izzet ve saadettir
(H aziz ve mutlu olacaktır) Hâ (H) Her murada vuslettir
(H ise her dileğine erişecektir)
Dal (D) Zahmet ve meşakkattir
(D zahmet ve zorluk çekecektir)
Zal (Z) mal ve mülk devlettir
(Z zengin olacaktır)
Ra (R) dahi devlete delâlet eder
(R zenginliğe delildir)
Sin (S) emin olmağa alâmetitr
(S güvenme belirtisidir)
Şin (Ş) ji'le nedamettir
(Ş ise yaptığına pişmanlıktır)
Sâd (S) kâm almağa beşarettir
(S dileğe erme müjdesidir)
Dâd (D) mal bulmağa işarettir
(D mal edineceğine işarettir)
Ti (T) Düşmeni helak olacak
(T düşmanı yok olacaktır)
J-7'»
Zı (Z) kalbi hüzünle dolacak
(Z kalbi üzüntü ile dolacak in)
Ayin (a) dilde bula teşvişi
(Aa ise gönülde şaşkınlık bulacak)
Gayin (Ğ) zulm-ı nefs olur işi
(Ğ ise işi nefse zulmetmektir)
Fa (F) rütbesi olur âli
(F rütbesi yükselecektir)
Kaf (K) bula devlet ve malı
(K mal ve zenginlik bulacak)
Kâf (K) ise gaibi gelir hürrem
(K ise gurbetteki yolcusu gelecek ve sevinecek)
Lâm (L) ol emin olur hoş dem
(L hoş vakit geçireceğinden emin olur)
Mim (M) Muradını alacak
Nün (N) Hatırı melül olacak
(N ise gönlü üzülecek)
Vay (V) işleri olur âsân
(V ise işleri kolayca olur)
Ha (H) hüzünle olur giryan
(H ise üzüntü ile ağlayacak)
Ya (Y) Taata muvaffak olur


Allah adıyla başlarız haberi
Kıldı takdir şems ile kameri
Hamd lillah Habibine salavat
Şems ve mah eledikçe hoş harakât

Ba'dehu (sonra) der Hakkı ey ehli hitap (ey sözümü dinleyenler)
Ehl- i heyet (astronomlar) sözüncedir bu kitab
Nazım kıldım kitab-ı nıu'teberi (değerli kitabı)
Dedim ismin menazil-i Kameri (ay durakları-konakları)
Oldu ebyatı (beyitleri) yüz doksan
Bin yüz altmış yedi idi sal (yıl) ey can
Çerh-ı sâmin (sekizinci felek) ki on iki bölünüyor
Her bölükte otuz sehim (pay, ok, yay) bulunur
On iki burcu on iki Ay olur
Üç bahar olur dahi yay olur
Üç harif (güz) olur üç dahi kıştır
Çar fasıl (dört mevsim) on iki ay olmuştur
Evvel azar (Mart) ikinci Nisandır
Üç eyyar (Mayıs) râbiî (dördüncüsü) Haziran'dır
Hâmis (beşinci) oldu Temmuz ve sadisi (altıncısı) Ab (Ağustos)
Oldu Eylül sâbiî (yedincisi) behesab (sayıla)
Sâmin ve tâsi (sekiz ve dokuz) oldu teşrineyn (Ekim, Kasım)
Kış dû Kânun (Aralık, Ocak) ve yek (bir) Şubat ey zeyn (süslü)
Gelmedin gün burûc evâiline (burçlar ortasına)
On gün akdem (evvel) şuhûr-ı rum (Rum ayları) biline
On iki burca bunlar esmadır (isimleridir) <>ahi beş saat olşeb (o gece) uyuma ta
'im yirmi birinci belde (şehir) beta
fokta-i mağribin cenubunu al (batı noktasının güneyini al)
'â yirmi sekiz dereceye gel
Kil,t ı enrlıtır (felek kıtasıdır) ki sâde olur I M. n,u (yıldız) etrafına kılade (gerdanlık) olur Ihın bu adı Kılade'dir ey can
ı i e di burcun etti mekân (Cedi burcunun ortasını kendine yer edindi) e di saat olsa şeb râyih (şayet gece yedi saat gidici olsa) H.ıi.ı bist-ü düm adı Zâbih (Bata yirmi iki adı Kesen) Nokta i mağribin Cenubunu al (batı noktasının güneyini al) A n,hm on sekizinci cüzü'de kal İki yıldız, şimalidir a'zam (en büyük kuzeylidir)
Itn küçük necm (yıldız) anınla adı ganem (koyun) /
,',ıl>ıh ânı eder gibi kurban (Kesen, onu kurban eder gibi) Ol de iv üçüne oldu mekân (Delv burcu üçünün yeri oldu) ll<>l .sal doğanda hüsn-ü cemal (güzel yüz)
olur az kısmeti fakir-ül hal (Kısmeti az ve fakir olur)
Evsatı mü'zi (inciten) halk ona düşman
Minidir sahi (eli açık) sever mihman (misafir)
Çünkü it salı gelse gülle ve nan (ürün ve ekmek)
Hem aziz ola hem bahası gıran (pahalı)
Çoğ olur ve mevt (ölüm) ve katl-i insani (adam öldürme)
Hem de düzd (hırsızlık) -ü muhil (aldatma) ve şeytanî
Kış hafif ola meyveler hem ucuz
Kışta cinn-üaman (emniyet ve selâmet) olur şeb ve ruz (gece ve gündü
Ol salâe doğsa kız ya oğul
Ola bed güy (çirkin sözlü) ve hem haris ve ekül (hırslı ve obur)
Evsafında doğan eder kavga
Âhirinde kanaat ede vefa
Çün gelir sâl-ı hük (domuz yılı) olur hasta
Emir ve a'yan-ı şehir (şehrin ileri gelenleri) Pîveste (daima)
Padişah aralarına hilaf (uyuşamamazhk)
Vaki olup çağ ola cenk ve musaf (savaş ve barış)
Çoğ olur hat ve şair kalil (ekin ve arpa az)
Âfet eyler taroye hem ta'cil (taze şeylere hastalık çabuk gelir)
Halk yerden yere kona ve göçe
Hem reaya müşevveş ola kaç (halk şaşırır ve kaçar)
Çoğ olur anda düzd (hırsızlık) ve tarar aran (kötülük işleyen)
Ola kış nerm (yumuşak) hem dıraz (uzun) o zaman
Ol sâlde doğsa bir ferzend (oğul)
Olur ol tiz höy ve hoyeş pesend (Mahalle ve akrabanın seçkini olur)
Evsafında doğarsa kâzib (yalancı) olur
Âhirinde halım ve ragıb (beğenilmiş) olur
Hem olur sâl-ı fare (fare yılı) dur (uzak) zeman
Hoş bu tertib ile eder devran (döner)
Halkı fahm eyledinse (anladınsa) ey Hakkı
Masivayı (Allah'tan gayrı olanı) yoğ anla bul Hakkı (Allah'ı).

RUBAIYYAT
Halk eyledin ey Hiidâ bu gayretgahi (Ey Allah! bu çalışma yerini yarattın)
Eflâk ve anâsır ve bu şems ve mahi
(Feleklerle unsurları ve bu güneşi ay'ı)
Kur'ân'da dedin fe sümme vechuîlahi
jtlâhî erineleşya'e kemâ hi
(Ya Rabbi bize eşyayı olduğu gibi göster)
Eflâk-ü anâsır ve mevâlid ey dil
(Ey gönül feleklerle unsurları ve mevâlidi)
Ecsam-ü sanayi ve suvar'dır hep bil
(Hepsinin cisimler, sanatlar ve suretler olduğunu bil)
Çün âlemedir hükmü sunî şâmil
(Çünkü Allah'ın işlevi bütün âlemi kaplar)
Pes heyeti âlemi tefekkür hoş kıl
(O halde tüm âlemi iyice düşün)
Eflâk ile devr eder kevâkip her an
(Yıldızlar, her an feleklerle dönerler)
Te'sir edüp imtizaç eder bir erkân
(Bir tarafı te'sir edip birleşir)
Dört tabi muhalif olsa memzuç ey can
(Dört unsur ayrı da olsa birleşiktir ey can)
Madeniyle nebat olur ve hayvan insan
(Madenle bitki ve hayvan insan olur)
Hakkı! bu Cihanı bil kitab-ı hikmet
(Hakkı! bil ki bu cihan bir hikmet kitabıdır)
Eflâk ve anâsırı huruf ve kudret
(Feleklerle unsurları, harfler ve kudrettir)
Terkip ve mevâlid ve kelâm-ı izzet
(Karışım ve mevâlid ve Allah'ın sözleri)
Fehmet kelimât-ı Rabbi, al çok ibret
(Rabbın kelimelerini anla ve çok ibret al)
Bulan kelimât-ı Rabbi'den manayı
(Allah'ın kelimelerinden manayı bulan)
Hiç olmaz o, harfgir ve kor kavgayı
(O hiç kimsenin aybmı aramaz ve döğüşü bırakır)
Tuba ana kim o fehmeder eşyayı
(Eşyanın özünü anlayan ne mutludur)
Ne görüp işitse yad eder Mevlâyı
(Her ne görüp işitse Allah'ı anar)
Hakkı, dile gel kılma heves dünyaya
(Hakkı! gel, dünyaya heves etmemeyi dile)
Emvâcı koyup kendini sal deryaya
(Dalgaları bırak kendini denize salıver)
Bak bu kelimât-ı Rab olan eşyaya
(Allah'ın kelimeleri olan bu eşyaya bak)
Hoş bu kelimâtı anla dal manaya
(Bu kelimeleri güzel anla ve manalarını derin düşün) Bu bahr ne eksilir ne artar asla
(Bu deniz katiyyen ne eksilir ne artar)
Emvâcı gelir gider o bahre vusla
(Dalgaları, kesintisiz o denize gelir gider)
Âlem ki o mevcler gider
(Bir âlem ki o dalgalar)
Kalmaz iki an içinde bakî
(iki an bile içinde kalmaz gider)
Hakki, Hak için ver ehline dünyayı
(Hakkı! Allah için dünyayı istiyenlere ver)
Ednâyı unut sürsün ol âlâyı
(Sen bu alçak dünyayı unut o, sürsün safâsını)
Emvâv ile boş yorulma bul deryayı
(Sen dalgalarla boşuna kendini yorma denizi bul)
Yoğ anla bu mâsuvayı, bil Mevlâyı
(Bu dünyanın yok olduğunu anla ve yalnız Allah'ı bil)
Hakkı anı iste bil Cihanı fânî
(Hakkı! dünyanın fânî olduğunu bil. Yalnız onu (Allah'ı) iste)
Bul mevt-ı iradide hayat-i canı (Canın yaşantısını istekli ölümde bul)
Mutu kübh en tentûtü iyi tam
(ölmeden evvel ölünüz (hadîsini) iyi anla)
Dünya seni terkelmeden sen eyle anı
(Dünya seni bırakmadan sen onu bırak)
Ah savımla bağlasam dihanı hanı
(Ah keski oruçla ağzı bağlasam hani)
Akıl okusa nüsha-ı cihanı hanı
(Akıl, cihan kitabını okusa hani)
Dil bilse o ma'na-ı nihani hanı
(Dil, o gizli manayi bilse hani)
Ah sumtla bağlasam dihanı ham
(Ah susmakla ağzı bağlasam hani)
Dil söylese dinlesem nihani hanı
(Gönül o gizlilikleri söylese de dinlesem hani)
Can görse o ma'na-ı cihanı hanı
(Can (ruh) cihanın o manasını görse hani)
Aşkıyle bulaydım onu hanı ham
(Aşkıyla onu (Allah'ı) bulsaydım hani hani)
Bir bildim iki cihanı mağrur oldum
(Bir kere iki cihanı bildim ve gururlandım)
Ahkâmdı merâtibin koyup dur oldum
(Mertebelerinin ahkâmını bırakıp uzaklaştım)
Çün halle vahdet-ı vücudu buldum
(Çünkü hal yolu ile Allah'ın birliğini buldum)
Pes hıfz-ı meratibiyie mesrur oldum
(Sonra mertebelerini korumakla sevindim)
Hep varlığı bir bilince şadân oldum
(Tüm varlığı bir (tek) bilince çok sevindim)
Ahkâm-ı meratibinde nâdân oldum
(Mertebe (paye) lerinin ahkâmında bilgisiz oldum)
Çün bildiğimi görüp de hayran oldum
(Çünkü bildiğimi görünce de hayran oldum)
Her mertebede muti-i Ferman oldum
(Her mertebede Allah'ın emrine boyun eğdim)
Tevhid-i vücuda çünkü hemrah oldum
(Çünkü vücud birliği görüşüne uydum)
Ahkâm-ı meratibinde gümrah oldum
(Mertebelerinin ahkâmına şaştım)
Çün zevk-ı şuhûde erdim arâğ oldum
(Çünkü Allah'ı görme zevkini tattım ve bildim)
Her mertebesinde hoş nuı'allalı oldum
(Her mertebesinde lıos, Allah ile beraber oldum)
Zannımca yakın ve salıkla sıddlkım
(Yakınen bildiklerim doğrudur ve gerçektir)
Tevhid-i vücud ile dolu tahkikim
(Araştırmalarım, vücud birliğiyle doludur)
Her mertebede çün vücud eder hüküm değer
(Çünkü her mertebede hükmeden odur (Allah))
Pes hıfz-ı merâtip etsem zındîkım
(Sonra mertebeleri saklarsam dinsizim)
Bil vahdet-ı âlemi ki arz-ı Haktır
(Bil ki âlemin birliği Allah'ın varisidir)
Ol şeh ki gayyurdur bu sır muğlaktır
(Gayretli kişi bu sırrı saklar)
Esrar-ı cihanı söyleyen ahmaktır
(Cihanın gizliliklerini söyleyen ahmaktır)
Hıfz edeni hıfzeden Şeh-ı mutlaktır
(Saklayam koruyan Allah'tır)
++
NAZIM
Bu vücudun mülkü elden çıkmadan
Dcvr-ı eyyam ol hisarı yıkmadan (günlerin akışı o kaleyi yıkmadan)
Suret-ü ma'na (bedenle ruh) ikisi yar iken
t ki âlemde elinde var iken
llubb-ı dünyayı zamirinden gider (dünya sevgisini gönlünden çıkar)
Tâ alasın âlem4 candan haber
Nur-u zulmet (karanlık) ten yoğurmuşlar seni
Canım nur anla. Zulmet bu teni
Ten muradı ekl-ü şurb-u mal-u mülk
(Bedenin dileği, yemek içmek, mal ve mülktür)
Can temennası Cemal-ı Zülcelâl (Ruh ise Allah'ın cemalini görmeyi diter)
Lâcerem ednâ yeri edna sever (Alçak olan, şüphesiz alçak yeri sever)
Yani ten dünya ve can mevlâ (Allah) sever
Ariyet (ödünç) gömlektir on günlük tenin
Besle canı ariyet nendir senin
Âlemin sen cam hem sultanısın
Hayiftir kim olasın mağlub-ı ten (Bedene yenilirsen yazık olur)
Mecma-ul Bahreyn sensin aç gözün (îki denizi birleştiren sensin gözünü aç)
Cam-ı Cemsin hiçe sayma kendüzün
NAZIM
Dildedir dildar daim sanma bir dem dur olur
(Sevgili, daima gönüldedir. Bir an bile uzaklaştığını sanma)
Gerçi dil, gafletle ondan âembedem mehcur olur
(Gerçi gönül, bazan dalıp ondan ayrı düşüyor) Hâb-ı gafletten uyansa dil bulur dildarını (Gönül, gaflet uykusundan uyanırsa sevgilisini bulur) Can olur hazır, huzur eyler gönül mesrur olur Cennet erbab-ı dil canan cemalin seyreder (Cennet ehlinin gönlü sevgilinin cemalini seyreder) Hûr-ü gılman olmaz ol cennette nur nur olur tste sen didar-ı dildarı nazar kıl gönlüne
(Sen, sevgilinin yüzünü iste ve gönlüne bak)
Hazret-i Musa gibi can âşık ve dil Tur olur
Sen kitab-ullahsın ey can sendedir cümle ulûm
(Ey can! sen Allah'ın kitabısın. Bütün ilimler sendedir.
Her ne var iki Cihanda sende hem mestur olur
(iki tihanda ne varsa sende yazılmış olur)
Nasır ve Mansur idi derdi enelhakkal Mübin (Ben Allah'ım diyen Nasır ve Mansur idi)
Söyleyen Nasırda andan teıenınan Mansur olur (Söyleyen Nasırdır (Allah) tercüme eden Mansur olur)
Arif oldur kim görür nefsin bilir Hakkı hemen (Nefsini bilen ve hemen Hak'kı gören Ariftir)
Ol ki nefsin bilmedi bunda hem anda kör olur (Nefsini bilmeyen kör olur Hak'kı göremez)
NAZIM
Bu gönül bende iken arz ve semaya düştüm Bilmedim kendimi evham-ı sivaya (başka koruntulara) düştüm Hayli etrafa seğirdüp aradım dildari (sevgiliyi) Ayn-ı vuslatta iken (görmüşken) gayrı belâya düştüm Gerçi dost oldu bana hemreh nezd-i yek veli (Gerçi yol arkadaşım olan bir veli bana dost oldu) Ah kim gaflet ve cehlimle (bilgisizliğimle) cüda (ayrı) ya düştüm Benliğimden ki gönül beste ve can hasta idi Ben beni aşka verip bahr-ı safa (zevk denizi) ya düştüm Nefsi düşmen bilüp Allah'ı sıâdıkım (dost) buldum Fikr-i nefsini unutup Zikr-i hudaya düştüm ' Tâki dil halvet (boş) olup dost ile tenha (yalnız) kaldım Hep dua gitti hemen medh-ü senaya düştüm Asıl nağme çu (çünkü) Hak'kın nefes-i rahmetidir Hakkı, bu nağmeden ol zevk-ı neva (ses) ya düştüm
NAZIM
Habib-ullah (Allah'ın sevgilisi) mübarek batmna (karnına) taş bağladı ya'nı
Taam isterse batnın ver ana taş verme sen nam (Karnın yemek isterse ona ekmek verme taş ver)
Şikem perver ki pür hâk eylemiş divar-ı a?zasın (Organlarının duvarını fazla toprakla dolduran obur)
O kalmış hane-ı muzlimde görmez şems-ı tâbâni (O, karanlık bir evde kalmış parlak güneşi göremez)
Şikayet fvlrvcn ÜÇ günlük aklıktan değil Arif
O nadan kesb-ii kâr etsin ki yoktur Hak'ka teklani
(O bilgisiz didinip kazansın ki Hak'ka yakınlığı yoktur) Desin açlıkta var za'f ol Reseldir mani-ı taat
(Açlık zayıflatır tembellik verir, bu da ibadete engel olur desin) Deriz açlıktadır uns-ı Hak, oldur kuvvet-ı ruhani
(Biz de insanı Allah'a yaklaştıran, ruha kuvvet veren açlıktır deriz) Taam haktır açlık anı mahsus-ı havas etmiş
(Yemek haktır. Açlık onu seçkin insanlara mahsus kılmış) Bulur cü'ehli vecd-ii hal-ii zevk-u cezb-ı Hokkanı
(Açlığa alışanlar, vecd halini ve ilâhî cezbenin zevkini bulurlar) Bulan açlıkta bulmuştur fenâden devlet-ı fakri
(Fenadan fakirlik devletini bulan, açlıkta bulmuştur) Duyan açlıkta duymuştur rumûz-ı sırrı sübahanî
(İlâhî sırların işaretlerini duyan, açlıkta duymuştur) Gören açlıkta görmüştür eğer aşkı eğer ruhî
Alan açlıktan almıştır künüz-ı nefs-ı insanî (insan nefsinin hazinelerini alan, açlıktan almıştır)
Eren, açlıktan ermiştir huzur-ı hazrat-ı Hak'ka Bilen açlıkta bilmiştir ulum-ı bahr-ı irfanı
(îrfan denizinin ilimlerini bilen açlıkta bilmiştir) Kamu açlıktadır devlet saadet izzet-ü lezzet
Olur cû'ehli ruhanî dahi siması nûranî (Aç duranlar ruhanî, yüzleri de nurlu olur)
Şebi'den kalbe kasvettir gelen hem şehvet-ü nahvet
(Doymaktan kalbe, sıkıntı, şehvet ve kibirlenme gelir)
Bulur cû'ehli ilim ve hilm olur ahlâkî Rabbani
(Aç duranlar ilim ve hilmi bulur, ahlâkları da ilâhî ahlâk olur)
Zaif et nefsi tâ kim kuvvet-ı kudsî bula ruhun
(Ruhun, kudsî kuvveti buluncaya kadar nefsini zayıflat)
Hayat-ı candır açtık hem memat-ı nefs-ı şehvanî
(Açlık hem canın hayatı kaynağı hem de şehvetli nefsin ölümüdür)
IMI ,\ Ihıkkı! hu ckl-ii nevini koy fakr-u fena iste
{(tel ey I lakkı! bu yeme ve uykuyu bırak, yoksulluğu ve Allah'ta yok olmayı isle)
Sı ımm olsa ten köşkü bulursun genz-ı pinhanî
Biden köşkü yıkık olsun ki gizli olan manevî hazineyi bulasın)
NAZIM
Ey dide (göz) nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkebierin et seyrini seyran gecelerde (Yıldızlara bak seyret gecelerde)
Bak heyet-ı âlemde bu hikmetleri seyret (Âlemin tümüne bak ta bu hikmetleri seyret)
Bul sâniini ol ana hayran gecelerde (Geceleyin yaratıcısını bul ve ona hayran ol)
Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil
(Çünkü gündüzün nice başkalıklarla Allah'tan gafil kalırsın)
Koy gafleti dildardan utan gecelerde (Gafleti bırak sevgilinden utan gecelerde)
Gafletle uyumak ne reva abd-ı hakıra (Aşağılık kula, gaflet içinde uyumak yakışır mı)
Şefkatle nida eyliye Rahman gecelerde (Rahman olan Allah geceleyin şefkatle seslenir)
Cümle geceyi uyuma Kayyumu seversen
(Baki olan Allah'ı seversen bütün gece uyumazsın)
Tâ Hay olasın hay ile ey can gecelerde
(Ey can! tâ diri olan Allah ile diri olasın gecelerde)
Âşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne görüne canan gecelerde (Sevgili, gönlünün gözüne görünsün gecelerde)
Dil beyt-i Hudâdır anı pak eyle sıvadan (Gönül Allah'ın evidir onu başkasından temizle)
Kasrına nüzul eyler o sultan gecelerde (O sultan (Allah) köşküne gecelerde iner)
Az )'• az uyu hayrete var fâni ol andan Bul can-ı beka ol ana mihman gecelerde (Baki olan Allah'ı bul ana misafir ol gecelerde) Allah içirt ol halka mukarın (yakın) gece gündüz Ey Hakkı! nihan-ı aşk ödine yan gecelerde (Ey Hak'kı! gizli aşk ateşinde yan gecelerde)
NAZIM
Sakın ey yar-ı mihmandar uyuma
(Ey misafir dost sakın uyuma)
Gelir dil-ı beytine dildar uyuma
(Sevgili, gönül evine gelir uyuma)
Ko hâb-ı gafleti şeb, kalbe sirayet
(Gece, gaflet uykusunu bırak kalbe akar)
Nice zahir olur esrar uyuma
(Nice sırlar görünür uyuma)
Dilersen Hayy-u kayyumun rızasın
(Cenab-ı Hak'km rızasını dilersen)
Gece tenha otur zinhar (sakın) uyuma
Çü şeb îkbal-ı ferrûh buldu uşşak
(Çünkü âşıklar uğurlu dilediklerini gece buldular)
Gözet sen, sen de bul didar (sevgiliyi) uyuma
Edüp tazyi-i evkat uyuşa halk
(Halk uyuşa vakitlerini kaybederler)
Sen etme zayi ol bîdâr uyuma
(Sen vaktini ziyan etme, uyanık ol, uyuma)
Gam aşk eylese şeb kalbi meksür
(Aşk tasa eylese gece kırgın kalbe)
Gelir tahtına ol cebbar (Allah) uyuma
Gam aşk olsa mihman koyma tenhâ
(Aşk tasa olsa misafiri yalnız bırakma)
Ana ver Hak'kı her ne var uyuma
NAZİM
Dün gece târuz enis-can hayal-ı yar idi
(Dün gece sabaha kadar sevgili, dostunun hayalinde idi)
Gözlerim gerçi uyurdu akl-u dil hûşyâr (uyanık) idi
Lezzet-ı güftar-ı canan, canda kalmıştır henüz (Cananın tatlı konuşması hala canda kalmış)
Allah Allah o ne şirin leb şeker güftar idi (Allah Allah o ne tatlı şeker dudaklı konuşma idi)
Vah gitti hatırımdan ne dedi duşta (rüyada) bana
Gerçi kârım tâ seher ol sözleri tekrar idi
(Gerçi kazancım şafak sökünceye kadar o sözleri tekrarlamaktı)
Rûz çeşnimde şeb-ı muzlimdir ol ruhsârsız (Gündüz, sevgÜisiz, gözümde karanlık gecedir)
Ey hoş öl şeyler ki çeşmn dilde ol ruhsâr idi (Ey hoş ol şeyler ki gönül gözünde o sevgili yüz idi)
Nevm-ı ehl-ı dil huzur-ı hazret-ı dildar olur (Gönül ehlinin gönlü hazret-i Allah'ın huzuru olur)
Çünkü her dem arzusu dilde ol didar idi
(Çünkü her dem gönlünün arzusu sevgilinin cemali idi)
Arifin çeşmî (gözü) uyur kalbi uyumaz aşkla
Kim ezelden aşk ana her halde yar-ı gar idi (Ezelden beri aşk, ona her durumda sadık dost idi)
Hâb hoş olsun halâl o ayne kim duşta görür (Halâl hoş olsun o göze ki rüyasında görür)
Anî kim Hakkı anınçün bir zeman bidar idi
(O zati ki Hak'kı onun için bir zaman uyanık idi)
N A z I M
illa pür sevda ki aşk olmuş sana me'vâ
(Çok istekli bir aşk ki sana barınak olmuş)
Hitab-ı müstetabın bil hazar kıl etme hiç ifşa
(Seninle hoş konuşanı bil, sakın kimseye açıklama)
Eğer bir cevher aldınsa muhit-ı aşktan zinhar
(Eğer aşk çevresinden bir cevher aldmsa sakın)
Am can içre hıfzet söyleme bir kimseye anda
(Bilerek bir kimseye söyleme canın gibi sakla)
Sözün sünnetle şar'olsun bulunsa âkıl-ı agah
(Uyanık bir akıllı bulunsa sözün sünnet ve şeriata uysun)
Hadis-ı aşkı sermed sever bulursun mest-ı na perva bulursun
(Sakıncasız kendinden geçeni, aşk sözünü daima sever)
O kim hürsend-ü sakindir bu cism-ı tenk muzlimde
(Durgun ve kanaatkar olan o narin vücud karanlıkta)
O dil mülkünde seyretsin ki dildir gülşen-ı ziba
(O gönül ülkesinde gezsin ki lâtif gül bahçesi gönüldür)
Bu tenden Âdem-u Havva bigayet ruşen (çok parlak) olmuştur
Veli ma'nada akl-u nefs küldür Âdem-u Havva
(Lâkin manada akl-u nefs Âdem ve Havva'da bütündür)
0 kim nefsiyle kalmıştır enaniyet (benlik) le dolmuştur
01 ehl-ı resm âdettir ana söz kalmamış asla
Hadis-ı aşk emanettir anı ifşa hıyanettir
(Aşk haberi emanettir onu açıklamak hainliktir)
Ne bilsin gafil-ı hodbin kelâm-ı âşık-ı mevlâ
(Allah âşıkının sözünü bencil gafil ne bilsin)
Gönülden hikmeti nâ ehle izhar eyleyen zalim
(Gönülden hikmeti ehliyetsiz kimselere açıklayan zalim) Kalır mahrum o hikmetten dili muzlam olur a'ma
(O hikmetten yoksun kalır gönlü kararır, körleşir) Rumuz-ı aşkı tasrih eyleyen meftundur ey Hakkı (Aşkın işaretlerini açıklayan, düşkündür ey Hakkı Denilmiş hoş kelânv-ül âşıkın yatvı ve lâ yervâ (Âşıkların sözü hoştur (katlanılır ve gösterilmez) denilmiştir)
NAZİM
Seninle olduğum an içre pür safa olurum (Seninle olduğum an içinde çok sevinçli olurum)
Benimle çün olurum zevkten cüda olurum (Yalnız kaldığım zaman neşesiz olurum)
Seninle pür taleb-u şevk-u zevk hoş hulkum (Seninle çok istekli, neşeli, sevinçli ve hoş huyluyum)
Benimle pür keder-ü havf-ü pür eza olurum (Benimle çok kederli, korkak ve incitilmiş olurum)
Seninle cennet olur dil benimle düzahtır (Gönlüm, seninle cennet benimle cehennem olur)
Seninle cümle devayım benimle dâ olurum (Seninle her şeye ilâcım benimle dert olurum)
Seninle kıble-i halkım, benimle merdüdüm (Seninle halkın kıblesiyim, benimle dönüğüm)
Seninle hürrem olur dil, sana feda olurum (Seninle gönül sevinçli olur, sana feda olurum)
Seninle izz-ü saadet müyesser oldu bana
(Seninle değerim yükseldi. Bana kolaylıkla mutluluk geldi)
Benimle zahir ve batında bi neva olurum (Benimle dış ve içte fakir olurum)
O kimsekim lahid sinesi gülüstandır
(Çukur, mezar göğüsü gülbahçesi olan o kimse)
Demez ki kabirde mürâne ben gıda olurum (Mezarda ben, karıncalara gıda olurum demez)
Lahid nedir ki bu eflâke hem bu can sığmaz (Mezar nedir ki bu feleklere hem bu can sığmaz)
Geçince penc-ü şeşi vasıl-ı Hûda olurum (Beş ve altısı geçince Allah'a varmış olurum)
Gehice ayine-i ruşenim tehaffuz için (Bazan parlak bir aynayım korunmak için)
NAZIM
Allah Allah ismini zikreyle (ân) candan bir zeman
Tâ müsemma aşkı nurundan dola leyl-ü nahâr
(Aşkla adını andığın (Allah'ın) nurundan gece ve gündüz doluncaya kadar)
Bulsa dil sultan-ı aşkı rehzen-i dinden ne gam
(Gönül, aşk sultanını bulsa din yolunda üzüntüsü kalmaz)
Rehber dünden ganîdir yoğ anınçün intizar
(Gönlü zengin olan yol gösterici için bekleyiş yok)
Aşkı söyle aşkı iste aşkı oku aşkı bil
Aşkı güş ol aşkı puş ol aşkı nuş ol aşkı hâr
(Aşkı dinle aşkı gizle aşkı iç aşkı yut)
Tâ ki aşk olsun vücudun sende benlik kalmasın
Çünkü benlik kalmaz oldun ayn-ı aşk-u şehriyar
(Çünkü benliğin kalmaz aşkın gözü ve sultanı oldun)
Bir kabadır kamet-i insana bu şer'ı-şerif
(Şu şer-ı şerif, insanın vücuduna bir kaftandır)
Aşk ana atlas batana akıl ona nakş-ü nigar
(Aşk ona atlastan bir astar, akıl ona nakış ve resimdir)
İkisi bir cinstir bil şey'i vahid (tek şey) tir veli
Aşktır bahr-ı muhit ve akıldır mevc-ü bihar
(Aşk, okyanus denizi, akıl da denizlerin dalgasıdır)
Akıl burhanı gibi ger hum-ı aşk olsa ayan
(Eğer aşkm güzelliği aklın delili gibi açık olsa)
Perde-i vehm^ü hayalâtı ederdi tarumar
(Kuruntu ve hayallerin perdesini darmadağın ederdi)
ÇUn nazardan lav olar tomar evham-ü hayal (Çünkü hayal ve kuruntu tomarı gözden kaybolur)
Pak olur mirat-ı âlem cümle kalmaz bir gubar
(Âlemin aynası, tertemiz olur, üzerinde bir toz bile kalmaz)
Hârzâr-ı kesret içre vard-ı vahdet seyreden
(Dikenlik yığını içinde vahdet (birlik) gülünü seyreden)
Arifin çeşminde Hakkı! âlem olmuş lâlezar (Arifin gözünde Hakkı! âlem lalelik olmuş)
NAZIM
Hüdadır mani-ü mu'ti felekle kâr-ü barım yok
(Veren de alan da Allah'tır. Felekle bir alışverişim yok)
Gönül mirat-ı safidir cihandan bir gubarım yok
(Gönül tertemiz bir aynadır. Cihandan bir toz kaptığım yok)
Bülend-ü pest-ı âlemden ganidir himmet-ı tabım (Huyumun himmeti âlemin yükseliş ve alçalışından zengin)
Ki endûh-ı sema-ü arz-ü derd-ü rüzigarım yok (Ki yer ve gök üzüntüsü ile dert ve zamanım yok)
Gönül ki bâb-ı Mevlâdır yogandan taşra bir şüğlüm (Gönlüm Mevlâ kapısıdır. Onun dışında başka bir işim yok)
Anın aşkıdır dilde bir gayri nigârım yok (Gönlümde yalnız onun aşkı var başka bir suret yok)
Tecerrüttür libasım fakrdir fahrim bu aşk içre
(Bu aşk içinde elbisem soyutluk, öğünmem fakirliktir)
Libas-ı cisme ol yüzden benîm hiç itibarım yok
(Bu yüzden beden elbiselerine hiç değer verdiğim yok)
Huyula suretin koydum ki irem leb-ı ma'naya (Maddî olan sureti bıraktım ki ma'na kıyısına varayım)

Huyûlâdan bu surettir mücerred perdedarım yok (Bu suret maddeden arınmıştır artık perdecim yok)
Enaniyetle hor olmışken erdi aşktan izzet (Benlik onu bitirirken aşktan azizliğe erdi)
Gönül mülkünde sultan oldum uslu itirazım yok
(Gönül ülkesinde sultan oldum hiç özür dileyişim yok)
Ulüvv-ı himmet-ı aşkı bulup dil geçti ejlûke
(Aşkın yüksek himmetini bulan gönül feleklere geçti)
Edayı izzet-ü lezzat-ı aşka iktidarım yok
(Aşkın bu izzet ve lezzetini ödemeye gücüm yetmez)
Derün-ı dilde bir aşk-ı Hudâdır yar~ı garım kim
(Gönlümün içinde Allah aşkı var. Sadık dostum kim)
İki âlemde hem andan cüda bir yar-ı garım yok
(îki âlemde de ondan başka sadık bir dostum yok)
Cihan cay-ı karar olmaz ana dil vermem ey Hak'kı
(Cihan yerleşilecek yer olmaz. Ey Hak'kı! ona gönül verme)
Feda-yı aşktır canım bir an ansız kararım yok
(Canım aşka fedadır. Bir an bile onsuz duramam).
NAZIM
Âlem içinde ayan-ü Pinhan (açık gizli) Gelir elbette sana kısmet olan
Kişinin gece ve gündüz talebi (isteyişi) Olamaz rızk-ı kesirin (bol rızkın) sebebi
Rızkına kani olan ehl-ı muzak (zevk sahihleri) Oliser mazhar-ı ismi rezzâk
(Rızık verenin ismine nail olurlar) Seni yoktan var eden aç etmez
Gayrı kapılara muhtaç etmez Yürü var Hak'ka tevekkül eyle
Halına sab-rü tahammül eyle
Güne-ı kâşânade (kâşane köşesinde) rahat hoştur
Dade-ı Hak'ka (Allah vergisine) kanaat hoştur Bilir ahvalini rezzak-ı hakim
(Hakim olan rızık verici, hallerini bilir) Rızkım vakt île eyler teslim
(Kı/kıııı v;ıkiı gelince sana verir)
Male mevkuf (bağlanmış) değil erzakın (yiyeceklerin)
Gayr-ı yüzden yetürür rezzakın (Allah başka şeyden rızkını verir)
Çeşmini hatırını eyle gani (Gözün, gönlün tok olsun)
Kerem et olma güda çeşm-ı deni (Kerem et dilenci ve aç gözlü olma)
Çekme hiç gürsenlikten haşyet) (Aç kalacağından hiç korkma)
Kulun aç kor mu veli ni'met
(Veli ni'met (Allah) hiç kulunu aç bırakır mı)
Bizi ey Hay Hüday-ı müteal (Ey diri ve ulu Allah bizi)
Rızık için kılma perişan ahval (Halimizi rızık için perişan etme)
Zikrini dilde giday-ı ruh et (Zikrini gönülde ruhun gıdasını et)
Canda hikmet kapusun meftuh et (Canda hikmet kapısını açık bırak)
NAZIM
w
Bir Hüdadan gayrı yarı istemem (Allah'tan başka bir dost istemem) Ol gülün indinde hâri istemem (O gülün yanında dikeni istemem) Gayrı yarın var ise var anda kim (Başka bir dostun varsa var onda kim) Dilde Bari gayrı Bârı istemem (Gönülde Allah, ondan başkasını istemem) Andan özge baht-ü rahtı aramam (Andan başka şans ve yol aramam) Zikr-ı Hak'tan gayrı kârı istemem
(Allah'ı anmaktan başka bir kazanç, islemem)
Dü (iki) cihanı ehline verdini hemen
İsterini dildari dâri istemem
(Sevgiliyi isterim barınak istemem)
Kaf-ı dilde bulmuşum simürgi ben
(Ben gönlün Kaf dağında Anka kuşunu bulmuşum)
Gerges-ı murdar huvarı istemem
(Pislik yiyen akbabayı istemem)
Bâr-ı sultanım anın destindeyim
(Dayanağım sultandır onun dindeyim)
Hakiden içre gubarı istemem
(Arz küresi içinde tozu-lekeyi istemem)
Yar-ı garım gamküsarim Hak'ki pes
(Sadık dostum, teselli verenim bana yeter Hakkı)
İstemem ben gayrı-yarı (başka dost) istemem
NAZIM
Gönül aşkında na pervadır ey dost
(Ey dost, senin aşkında gönül korkusuzdur)
Seni sevmek aceb sevdadır ey dost
(Seni sevmek şaşılacak bir aşktır ey dost)
Adû bilmez bu manayı ki dâim
(Düşmen bu ma'nayı bilmez ki daima)
Dil-ı âşık sana me'vâdır ey dost
(Sevenin gönlü sana barınaktır ey dost)
Cemalin arzu eyler kamu şey (bütün şeyler)
Cihan pür şûr-ü pür gavgadir ey dost
(Cihan çok gürültülü ve çekişmelidir ey dost)
İkilik perdesi ref'oldu dilden (gönülden kalktı)
Dü âlemden gönül yektadır ey dost
(iki âlemden gönül yalnızdır ey dost)
ÇU gelmez hatıra pervayı ağyar
(Çünkü yabancıların korkusu hatıra gelmez)
Gönül şüride-ü şeydadır ey dost
(Gönül perişan ve şaşkındır ey dost)
Eğerçi rütbe-i akıl oldu âli
(Gerçi aklın rütbesi, makamı yüksektir)
Makam-ı aşk hem âladir ey dost
(Fakat aşk m;ık;ımı oıulaıı çok daha üstündür ey dost)
Cihan lezzetleri buldum çit helva
(Gerçi dünya lezzetlerini tatlı buldum)
Veli aşkın mı ahlâdır ey dost
(Fakat aşkmki ondan çok daha tatlıdır ey dost)
Şuûnün seyreder âlemde ol can
(O can, âlemin olaylarını seyreder)
Ki çeşmî aşk ile binadır ey dost
(Ki onları aşk gözü ile görür ey dost)
Çü sensin evvel ve âhir sirr-ü zahir
(Çünkü ilk ve son açık ve gizli olan sensin)
Bu Hakkı hiç-ü-na pidâdir ey dost
(Bu Hakkı hiç olan ve görünmeyendir ey dost)
NAZIM
Marhaba ey aşk-ı pâk ey yar-ı gâr (sadık dost)
Her gönül eğlencesi sen ey nigar (sevgili)
Aklı külsün cana cansın ey peder (baba)
Hep senin destindedir tedbir-ı kâr
(Bütün işlerin tedbir ve idaresi senin elindedir)
Can-ı âlemsin dahi ayn-ı ayan
(Açık bir gözle dahi sen âlemin canısın)
Âlemi sevkınla kıldın bi karar (Âlemi şevkinle kararsız kıldın)
Hüsn-ı ma'şuk-u gam-ı uşşaksın (Güzel sevgilisin ve sevenlerin derdisin)
Sen sana âlemde sen ma'şuk-u yâr Rüz şeb senden bulur nur-ü züiâm
(Gece gündüz ışığını ve karanlığını senden bulur) Zülf-ü rûyun aksidir leyl-ü nahâr
(Yansılayan gece ve gündüz, yüzünün kâkülündendir) Bağıban-ı dilsin ey sakı müdam
(Ey daimi sulayan, gönlün bahçıvanısın) Revnek-ı âlemsin ey bağ-u bahar
ALEMİN AYDINLIĞISIN ey bağ-ıı bahar) ( <ııı ı yjılustamsın ey bahr-ı hayat (Gül bahçesinin canısın ey hayat denizi) Hüsn-ü ihsanınla buldun iştihar (Güzelliğin ve bağışlamanla şöhret buldun) Âlemi mest eylemiş hoş demlerin ttr-ı can-ü dilsin ey müşk-ı tetar (Ey güzel kokan gül, can ve gönlün İtrisin, hoş koku verirsin) Buldu Hakkı, dilde tenha sohbetin (Hakkı, tenha olan gönlünde sohbetini buldu) Gavs-ı ulvi sensin ey Yusuf izar (Ulu Gavs sensin ey Yusuf yanaklı) NAZIM Perde-i can içre aşkın nice bin envar var (Can perdesi içinde aşkın nice bin nurları var) Hüsn-ı aşk-ı pâk ile âşıkların bin kârı var (Güzel ve temiz aşk ile âşıkların bin kârı var) Akıl der kim şeş cihetten taşra canın yolu yok (Akıl, canın taşraya altı yönden yolu yoktur der) Aşk der vardır yakın yol nice bin seyyarı var (Aşk, yakın yol var binlerce gezicisi de var der) Akıl bu bazarı görmüş eylemiş bey'ü şıra (Akıl, bu pazarı görmüş ve alış veriş yapmış) Hem bu bazar içre aşkın başka bir bazarı var (Fakat aşkm bu pazar içinde başka bir pazarı var) Derdkeş (dertli) âşıkların gönlünde yüz bin zevk olur Tire dil akılların kalbinde bin efkârı var (Gönülleri kara akılların kalbinde bin türlü düşünce var) Akıl der rah-ı fenaya gitme kim yer hârdir (Akıl, fani olma yoluna gitme, yer dikenlidir der) Aşk der vardım fenaya nice bin gülzarı var (Aşk, fenaya vardım nice bin gül bahçesi var der) Aşk der ey akıl varlık perdesin refeyle bak (Aşk, ey akıl varlık perdesini kaldır da bak der) Kim gömükte seyredersin Cennet-ii enharı var (Kim gönülde seyredersin cennet ve nehirleri var) Aşk-ı Hak, Hakkı güneştir ebr-ı hiref içre nihan (Hakkı! Allah aşkı, sanat bulutu içinde gizli güneştir) Çün zuhur eyler huzurunda kimin güftari var (Çünkü kimin sözü varsa onun huzurunda görünür) NAZIM Aşktır vasıta-i vuslat-ı yar (Sevgiliye kavuşmanın vasıtası aşktır) Aşktır rabıta-ı kurb-ı nigâr (Sevgiliye yakın olma bağı aşktır) Âdemi mihr-ı Hüday-ı müteâl (Âdemi, ulu Allah'ın şefkat ve sevgisi) Mihr bâlâya çeker jale misal (Sevgi, çiğ gibi yükseklere çeker) Aşk ile zail olur zülmet-ı can (Camn-ruhun karanlığı aşk ile yok olur) Nitekim mihr ile târık-ı cihan (Nitekim sevgi, dünyayı unutturur) Aşk olur sine-i âşıkta surûr (Aşk, âşığın gönlünde sevinç olur) Aşk olur dide-i gamdide de nûr (Aşk, üzüntü duyanların gözünde nûr olur) Birbirine bu vücud-ı insan (Bu insan vücudu birbirine) Oldu ayine-i aşk-ı yezdan (Allah aşkının aynası oldu) Aşk-ı yar arada bir surettir (Dostun aşkı arada bir surettir) Ol hemen vasıta-ı vuslattır (O hemen kavuşma vasıtasıdır) Arif kal li aşkıl insan (Arif insan aşkı için söyledi) Cezbe-tün mm cezbatur-rahman (Rahman cezbelerinden bir cezbe-coşma) Aşk-ı Mevlâya o kim mail olur (Mevlâ (Allah) aşkına eğilimli olan kimse) Subh-i sadık gibi sâj dil olur (Gönlü, gerçek sabah gibi tertemiz olur) Yolunu pak eder ırmağ gibi Söylemez sevilmeden dağ gibi Hane-i canın eder nuranî (Can evini nurla doldurur) Varidai-ı kıbel-ı Rahmanî (Allah tarafından gelen ma'nevî fikirler ve haller) Kadah-ı sâkı-ı bakîden içer (Sonsuz olan, Allah'ın sunduğu bardaktan içer) Bâde-i aşk-ı Hûda ile geçer (ilâhî aşkın şarabıyla geçer) Ne sorarsan sana tefsir kılar (Ne sorarsan sana açıklar) Ney gibi cümle makamati bilir (Ney gibi bütün makamları bilir) Âleme şah olanın otağı (çadırı) Görünür ona örümcek ağı Âlem-ı vahdeti (tlâhî âlem) idrak eyler Gayriden (başkasından) hatırını pak eyler Eylemez zinet-ı dünyaya nazar (Dünya süsüne bakmaz, değer vermez) Kenduye kendisinin derdi yeter Hürrem eyler ani daim dem-ı aşk (Aşk zamanları daima onu sevindirir) Gönlü eğlencesi olur gam-ı aşk (Aşk üzüntüsü, gönlünün eğlencesi olur) Âşık ol, uyma avamın sözüne Aşktır nur-ı ziya can gözüne (Aşk, can gözüne parlak bir nurdur) Can gözün açsa vücud-ı insan (İnsan vücudu, can gözünü açsa) Hâil olmaz ona bu kevn-ü mekân (Bu yer ve varlık ona perde olmaz) Mağrib ve maşrıkı seyran eyler (Batı ve doğuyu gezer) Kalbi-ervah ile cevelan eyler (Kalbi, ruhlarla döner dolaşır) İşitir ehl-ı semâ avazın (Gök ehli, seslerini işitir) Açmaz ammaki vllâytt razın (Fakat dostluk sırtını açmaz) Aşk ile kâmil olan ehl-ı fena (yok olanlar) Söyleşir Hızır ile bi harf-ü şada (harfsiz ve sessiz) Nice vasf eyleye aşkı vassaf (öğücü nasıl öğsün aşkı) Ki anın dâmenidir kule-ı kof (Ki Kaf kulesi onun eteğidir) Mevlevi misli felekle nazar (Mevlevi gibi felekle bakış) Durmayıp halet-ı aşk ile döner (Durmayıp aşk hali içinde döner) Subh-ı sadık yakasın çak eyler (Gerçek sabah yakasını yırtar) Arif olan bunu idrak eyler Oldu çün silsîle-i aşk ile bend (Çünkü aşk zinciri ile bağlandı) Sular ağlar inler güh-ı bulend (Sular ağlar yüksek dağlar inler) Mest-ı la yu'kal olur her bülbül (Her bülbül mest ve kendini bilmez olur) Çak eder cübbesinî lâle ve gül) (Lâle ile gül cübbesini yırtar) Cism-ı bı aşka demiştir uşşak (Âşıklar, aşksız vücuda demiştir) Şemasız hane ve ateşsiz ocak (Işıksız ev ve ateşsiz ocak) Kân-ı ayine-i kevneyn olalım (Madde ve ruh âleminin aynasının ma'deni (kaynağı) olalım) Aşk île tâ ser-ü pa ayn olalım (Aşk ile baştan ayağa kadar göz olalım) Edelim mihr-ı Hüdayı maksud (Allah'ın aşk ve sevgisini gaye edinelim) Bulalım zerre veş anınla vücud (Zerre gibi onunla vücud bulalım - var olalım) Aşktır âşıka manend Burak (Aşk, âşıka Burak gibidir) Olmaz anınla ana menzil İrak (Onunla gidilecek menzil (yer) uzak olmaz) Aşk ile ruh bulur Hakka vusul mucib-ı kat-i menâzil olur ol (O konaklan birer birer geçmeye sebep olur) Cam-ı aşk ile olan pür halet (Aşk bardağı ile olan kendinden geçme) Kesbeder kenduye nuraniyet (Kendisi nurlu bir hal kazanır) Her dem ey Hay Hüdavend-ı aziz (Ey diri olan aziz Allah'ım her an) Ver bana derd-ı mahabbet âmiz (Bana sevgiyle karışık derd (üzüntü) ver) NAZIM Noktası bir kitaptır aşkın Zerresi afitab (güneş) tir aşkın Gark olur katresinde kevn-ü mekâm (Varlık âlemi damlasında batar, yok olur) Gizlenir zerresinden her dü (iki) cihan Aşk-ı pak ile âdem, âdem olur Mürşid-ı kâmil mukrim (ikram edici) olur Aşktır nur-ı dide-ı uşşak (Âşıkların göz nuru aşktır) Aşktır sâlike refîk^u Burak (Sâlikin arkadaşı ve kutsal bineği aşktır) Dilde aşkın zamiri muzmirdir (Aşkın sırrı, gönülde gizlidir) Zat-ı insan aşka mazhardır (insanın zatı, aşkın göründüğü yerdir) Her kim oldu ise aşk elinde esir Gayre raci gerekmez anda zamir (içinin başka şey'e dönüşü gerekmez) Aşk divane (deli) eyler insanı Kesmek için alâkadan anı Oldu zira taalluk-ı dünya (dünyaya bağlanış) Mani-i üns-ı hazret-ı mevlâ (Hazreti Allah'la ilginin kesilmesine sebep olur) Abd olan aşka şah-ı âlem olur (Aşka kul olan, âleme şah olur) Aşk derdiyle şad-ii hm reni (neşeli ve sevinçli) olur Aşık olan tevekkül ehli olur Vara vara mertebesini bulur Bir gün ola ki keşf olup esrar (sırlar bilinir) Aşk ile can gözün edüp bidar (Aşk ile kalp gözün uyanık olur) Feth olup hep hakayık-ı eşya (Eşyanın hakikatleri hep açılır-bilinir) Keşf olur perde-i cenab-ı Hûda (Cenab-ı Hakkın perdesi açılır) Kusa bir noktaya eğerçi nazar (Eğer bir noktaya nazar kılsa-baksa) Andan cümle cihanı seyreyler Nokta cam-ı cihan nüması olur (Nokta, dünyayı gösteren bardak olur) Zerre Hurşid-ı dilküşası olur (Zerre, gönül açıcı güneşi olur) Oldu bu serde (başta) akıl ve can hayran Dere olur noktada ulûm-ı cihan (Dünyanın bütün ilimleri o noktaya girmiş olur) Âlem içre bihakkı nur-ı Resul (Peygamberin nuru hakkı için âlem içinde) Ayn-ı aşkta merd-ı mükedder ol (Aşk gözünde azarlanmış bir erkek ol) Ey basiret gözün küşade eden (Ey kalp gözünü açan) Vey cihan içre rah-ı aşka giden (Dünyada aşk yolunda gidene ne mutlu) Mürşidi aşk olunca insanın (însanm yol göstericisi aşk olunca) Açılır ayn-ı ibreti (ibret gözü) anın Zerre nur basıta revzen olur (Bir zerre nur-aydmlık, basit insana pencere olur) Katre bahr-ı muhite mahzen olur (Bir damla, okyanus denizinin sığmağı olur) Âlem-ı ruhî seyreden tenden (Ruh âlemini bedenden seyreden) Nur-ı aşkı görür bu revzenden (Aşkın nurunu, ışığını bu pencereden görür) Âşıka perdedardır (perde çeken) bu vücud Can çözüne unlun (tuz) dır hu viicud Asık olmak fena-yı mutlaktır (Mutlak yok oluştur) Aşk ödü (ateş) ne yanıp kül olmaktır Ehl-ı bâtın ola gör ey âşık (Hakikat ehlinden (erenlerden) ol da gör ey âşık) Tâ kim esrara olasın lahik (Tâ ki sırlara kavuşmuş olasın) Görme dilber cemalini hazar et (Gönül alıcı (güzel) yüzünü görmekten sakın) Surata bakma sirete nazar et (Surata bakma içine (ma'nevî gidişine) bak) NAZIM Her muradın sende, iste, hoşluğun bul, ey gönül İçeri gel, âleminde padişah ol ey gönül Derd-ı aşk-ı Hak'ka yanıp ol ana, kul ey gönül (Allah aşkının derdine yanıp ona kul ol ey gönül) Aşk-ı Hak'tan gayri bir şey etme me'mül ey gönül (Allah aşkından başka bir şey umma ey gönül) Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül (Hayrete var ki o yol Hak'ka yakındır ey gönül) Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül (Aşk denizine dal ve sık sık zamanında dol ey gönül) Az ye az iç az uyu var zikr-ı kalbi eyle kuvvet Vehm-ü fehm-ü fikri nefyet kim gönül kılsın sükût (Kuruntu ve düşünceyi zihinden at ki gönül rahat etsin) Ölmeden evvel kim seni hay ede Hayy-ı lâyemut (ölmeden evvel seni dirilten, yaşatan kim! Allah) Huş derdim ya'ni herdem Hak'kı bul halkı unut (Her an içten derdim ki Allah'ı bul halkı unut) Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül Sû-ı hulkı dilde koyma tâ dola hulk-ı hasan (Gönül güzel ahlâkla doluncaya kadar kötüsünü koyma) Emr-ı Hak'kı tut cemii halka şefkat eyle sen (Allah'ın emrini tut ve bütün insanlara şefkat göster) Nefsikov Hakka gönülden gel sefer kıl der vatan (Nefti bırak I lak'ka gönülden bağlan ve asıl vatana yola çık) Hak ile ol halk içinde halvet olsun encümen (Meclisin ıssız olsun sen halk içinde Allah ile ol) Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül Çekme gam ger halk âlem olsalar düşman sana Cümleden erham hem eşfak dost imiş rahman sana (Allah sana hepsinden daha merhametli daha şefkatli dosttur) Her ne gelse hoş gelir Hak'tan gelir mihman (misafir) sana Gelse aşkın derdi mesrur ol( sevin) odur derman sana Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül Bahr-ı aşka dal suya düşmüş mudir misli hemin (Aşk denizine dal ve suya düşmüş bir akıcı gibi hemen) Ol nefis bahrinde (denizinde) mahv ol kalmasın hiç ol emin Âlem-ü âdem kamu çün nefs-ı vahidtir yakin (Çünkü âlem ve âdem bir tek nefistir hepsi şüphesiz) Cümleyi kendin görürsün söyleme asla sakın Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül Her neye baksan ani bil kendi cüz'ün fil misal (Her neye baksan onu kendi cüzünden bir cüzü gibi bil) Kesret-ı surette kalma vahâet-ı ma'naya dal (Suret çokluğunda kalma ma'na birliğine dal) (Mest olup vahdet meyinden zevk edüp ol ehl-ı hal (Birlik şarabından zevk al ve mest olup hal ehlinden ol) Arif ol fakr-ü fenadan hoş baka bulanda kal (Arif ol fakirlik ve yok oluştan hoş sonsuzluk bul onda kal) Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül Hak'kı Hak'kı canda bul çün mevc ile yemdir nihan (Hakkı! Hakkı canda bul çünkü dalga ile deniz gizlidir) Hak sana sırr-ı maiyyetle muindir her zaman (Allah sana her zaman beraberlik sımyla yardımcıdır) Ol sana senden yakındar sen irağ olma hemen Ayn-ı beytullah iken dil dolmasun gayrı güman (Allah'ın görme evi olan kalbe başka bir şüphe dolmasın) Hayrete var kim yakındır Hak'ka ol yol ey gönül Bahr-ı aşka dal deminden dembedem dol ey gönül NAZIM Nimet-i uzmayı cemiyette idin bir zaman ıltn ..un.m cemiyetin büyük ni'metinde idin) ıhısımı ondan bu azab-ı gaflet-ü cehle yaman (Ondan bu gaflet ve bilgisizlik azabı (üzüntü) ne yaman düştün) Aşiıuıy~ı Hak iken bigane oldun bi güman (Allah'a dost iken şüphesiz ona yabancı oldun) Ayn-ı beytullah iken puthane olmuş dil hemen (Gönül Allah'ın görme evi iken hemen put yeri olmuş) Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman Hazır ol kim m'met-ı cemiyet hatır odur (Cemiyetin ni'metine hazır ol ki gönül odur) Gafil olma kim azab-ı tefrika hazır odur (Gafil olma ki fikir ayrılığının hazır azabı odur) Hakka candan kıl teveccüh kalbine nazır odur (Hakka candan yönel ki kalbine bakan odur) Evvel ve âhir odur hem batın ve zahir odur (ilk ve son, görünen ve görünmeyen odur) Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman Cehl-il havf-ü gam gazab hep gaflet-ü nisyandadır (Bilgisizlik korku, üzüntü, öfke hep gaflet ve unutmadadır) Gafil olan sû-ı hulkiyle yanar nirandadır (Gafil olan fena huyu ile ateşlerde yanar) Ârif-ı agâh olan can rahmet-ı Rahmandır (Uyanık bilici olan can Allah'ın rahmetindedir) Gark-ı bahr-ı vahdet olmuş cennet-ı irfandadır (Birlik denizinde batmış irfan cennetindedir) Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman Ab-u nâni koy bu cisme zikr-ı Hak olsun idam (Su ve ekmeği bırak, Allah'ı anış bu cisme katık olsun) Zevk-ı zikrullah île dil mutmain olsun tamam (Allah'ı anıştan duyulan zevkle gönül tam huzura kavuşsun) Hayrete var kim odur dil beytine babüs-selâm (Hayrete var ki gönül evinin selâmet kapısı odur) Hak ile her halde ol tâ ol senin ola müdam (Allah daimî olarak senin oluncaya kadar her halinde onunla ol) I K/ <>l hu ur et gafil olma her zaman
Ey gönül her ne dilersen sende iste sende bul Ger saadet mend (mutlu) isen kendinde bul ol dosta yol Bab-ı hayretten huzur-ı hazrete eyle duhûl (Hayret kapısından hazret-i Allah'ın huzuruna gir) Masivadan fariğ ol aşkın deminden bir dem ol (Dünyadan elini çek ve aşkın zamanından bir zaman ol) Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
Nefsini lâ şey bilen dil Hak bilir agâh olur
(Nefsini hiç sayan gönül Hakkı bilir uyanık olur)
Rü'yet-ü sem-ü kelami her işi Allah olur
(Görme, işitme ve konuşması her işi Allah olur)
Cümle eşyadan ana bir an temaşagâh (seyretme yeri) olur
Kanda olsa Hak anınla daima hemrah (yoldaş) olur
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
Hakkı! Hak'tan gafil olma hazır ol eyle huzur
Dil nazargâh-ı Hudadır saf kıl kim ola nur
(Gönül, Allah'ın bakış yeridir. Temiz tut ki içi nurla dolsun)
Şah damarlardan yakındır Hak sana sen olma dür
(Allah sana şah damarlarından daha yakındır sen ondn uzak durma)
Vehm-ü fehm-ü fikri koy dal hayrete ol pür surûr
(Kuruntu, anlama ve düşünmeyi bırak hayrete dal ki çok sevinesin)
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
NAZIM
Fakır-ı fanı der cem-ı cihanım ben
(Hak'ta fani olan fakir, ben dünyanın padişahıyım der)
Emir der o ceme bende-ı şûbanım ben
(Emir ben o padişahın halis çobanıyım der)
Fakir der ki cihan içre şems-ı tabanım
(Fakir der ki dünya içinde parlak güneşim)
Emir der ki ana saye-i nihanım ben
(Emir der ki ona ben, gizli bir gölgeyim)
Emir der bu zaman berr-ü bahre hükmederim
(Emir der bu zaman kara ve denize hükmederim)
Fakir der ki şeh-ı mülk-ı cavidanım ben
(Fakir der ki ben sonsuz mülkün padişahıyım)
Emir der ki kamu nâs içinde makbulüm
(Emir der ki bütün insanların içinde beğenilmişim)
Fakir der ki gönüllerde tatlı canım ben
Fakir der ki cihan mihnetinden azadım
(Fakir der ki dünyanın üzüntüsünden kurtulmuşum)
Emir der ki belâ selimine nişanım ben
(Emir der ki belâ okuna nişanım ben)
Fakir der ki ölümdür katımda şühd-ü şeker
(Fakir der ki benim için ölüm şeker ve baldır)
Emir der ki ölümden katı cebanım ben
(Emir der ki ben ölümden çok korkarım)
Fakir der ki kıyamette nem hesab olunur
(Fakir der ki, benim kıyamette hesap verecek neyim var)
Emir ve Hakkı der ol gamle bed gumamm ben
(Emir ve Hakkı o üzüntü ile ben ümitsizim der)
NAZIM
Hakkı'ye ölmez okuldur bu kitap
Andırır hayır ile anı bi hisap (sayısız)
Bunu kim okursa merd kâr olur (kazançlı olur)
Kim ki fehmeyler o berhudar olur
(Kim ki anlarsa o mutlu olur)
Bu kitabı okuyanı yazanı
Ma'rijet güncıyla bay et ya gani
(Marifet hazinesiyle bay et ey Allah)

0 yorum: